[cool-timeline layout=”default” designs=”design-4″ skin=”default” category=”larry-ellison” show-posts=”20″ order=”ASC” icons=”no” animations=”none” date-format=”F” story-content=”full” based=”default” compact-ele-pos=”main-date” pagination=”default” filters=”no” filter-categories=””]
Lawrence Joseph Ellison, dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden Oracle’ın 3 kurucu ortağından biri (diğerleri Bob Miner, Ed Oates). 1944 yılında doğan Ellison, 2014’te CEO koltuğunu bıraktı ve halen Başkan & CTO ünvanları ile yoluna devam ediyor.
Ellison, özellikle annesi ve ortağı Bob Miner’ın (54, akciğer kanseri) ölümünden sonra yaşlılık araştırmalarını desteklemeye başlayan sıradışı bir girişimci. Moleküler biyolojiyle ilgileniyor, Bill Gates’in önemli rakiplerinden biri olarak biliniyor ve önemli tıp doktorlarından oluşan bir arkadaş grubuna sahip olmayı savaş uçağı & yat gibi pahalı zevklere sahip olmaktan daha önemli görüyor.
Serveti 2019 yılında 66.1 milyar doların üzerinde olan girişimcinin 2017 maaşı 41.5 milyon dolar. Kurduğu Ellison Foundation adlı bir vakıf var bu vakıf içinde tıbbi araştırmalara destek olan özel bir birim de bulunuyor.
Çılgın girişimcinin Softbank’ın Kurucusu ve CEO’su Masayoshi Son ve Spacex’in kurucusu Elon Musk ile yakın arkadaş olduğu söyleniyor. Ellison, Tesla’nun yönetim kurulunda da yer alıyor.
Üniversiteyi bırakan ve Jeff Bezos gibi evlatlık olarak büyüyen Ellison, Uber ve WeWork’ün neredeyse değersiz olduğunu söyleyecek kadar açık sözlü. Ancak Yale Üniversitesi’nde yaptığı söylenen aşağıdaki ateşli konuşma sadece bir hayal ürünü.
Ellison’ın tarihe geçen birkaç sözü de şöyle;
- Oracle’ı kurduğumda çalışmaktan zevk aldığım bir ortam yaratmak istiyordum. İlk amacım bu olmakla beraber, tabii ki yaşam giderlerimi de karşılamak istiyordum. Ancak zengin olmayı, en azından bu kadar zengin olmayı hiç beklemiyordum. Zengin kelimesi durumumu tanımlayamıyor bile. Bu sıra dışı bir şey.
- PC’den tutkulu bir şekilde nefret ediyorum.
- Şu an Microsoft ve insan ırkı arasında bir yarış var. Microsoft az farkla önde.
- Eğer açık kaynak kodlu bir yazılım yeterince iyi olursa, biz de onu kullanırız. Açık yazılımın güzel tarafı ona kimsenin sahip olmaması ve Oracle da onu kullanmak konusunda özgür. Bu yüzden biz yeterince iyi olan açık kaynak kodlu bir yazılımla rekabet etmek yerine onu alır ve kullanırız. Açık yazılımla rekabet etmek zorunda değiliz, onları sömürmek zorundayız.
- Eğer İnternet bilgisayar sektörünün geleceği değilse ayvayı yedik demektir. Ama eğer öyleyse, hepimiz altınız.
- Büyük şeyler başaran insanları teşvik eden şey başarılı olma arzusu değil, başarısız olma korkusudur.
Yale Üniversitesi Konuşması
Yale Üniversitesi mezunları, daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum. Lütfen, etrafınıza iyi bir bakın. Solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Sonra sağınızdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Ve şimdi şunu aklınıza koyun: Bundan beş yıl sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiçbir şeyi başaramamış olacak. Sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış olacak. Ve siz, ortadaki? Ne bekliyorsunuz? Siz de başaramayacaksınız. Aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce umut ışığı göremiyorum. Yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak kişiler de göremiyorum. Görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka bir şey olmayacak yüzlerce insan. O kadar. Sinirlendiniz.
Bu anlaşılabilir bir şey. Ben, Lawrence ‘Larry’ Ellison üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en prestijli yükseköğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler söyleyebiliyorum? Bu yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: Çünkü ben, Lawrence ‘Larry’ Ellison, üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım. Siz değilsiniz. Çünkü Bill Gates, o da üniversite terk ve dünyanın -şimdilik- en zengin adamı. Siz değilsiniz. Çünkü Paul Allen, o da üniversite terk ve dünyanın en zengin üçüncü adamı. Siz değilsiniz. Başka örnekler de var. Mesela Michael Dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite terk. Ve siz o listede hiç yoksunuz. Hımmm… Şimdi çok kızdınız. Bu da anlaşılabilir.
O halde biraz da egolarınızı okşamama izin verin. Pek çoğunuz burada dört ya da beş yıl eğitim gördünüz. Önünüzdeki yıllar için epey iyi bir eğitim aldınız, bilmeniz gereken pek çok şeyi öğrendiniz. İyi çalışma alışkanlıkları edindiniz. Burada size o önünüzdeki yıllar boyunca yardımcı olacak bir sürü insan tanıdınız, onlarla bağlantı kurdunuz. Ve hayat boyunca yanınızdan ayrılmayacak bir kelimeyle güçlü bir ilişkiniz oldu burada: Terapi. Bunların hepsi güzel şeyler. Ama gerçekte, o kurduğunuz arkadaşlık bağlantılarına fena halde ihtiyacınız olacak. O çalışma alışkanlığına ve ‘Terapi’ye de ihtiyaç duyacaksınız hayat boyu. İhtiyacınız olacak, çünkü üniversiteyi terk etmediniz. Dolayısıyla asla dünyanın en zengin insanları arasına katılamayacaksınız. Elbette, belki de listeye 10 ya da 11. sıradan, Microsoft yöneticisi Steve Ballmer gibi, girebilirsiniz. Ama herhalde onun kimin için çalıştığını söylememe gerek yok, değil mi? Sadece kayda geçsin diye söylüyorum, o da zaten master sınıfından terk. Biraz geç kalmış anlayacağınız.
Son olarak, herhalde bazılarınız ya da umarım bu konuşmadan sonra çoğunuz kendi kendinize soruyorsunuz: ‘Yapabileceğim bir şey var mi? Bir umudum var mi?’ Maalesef hayır. Çok geç kaldınız. İçinize çok şey dolduruldu, siz onlara bakıp çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz. Artık 19 yasında değilsiniz. Evet, şimdi gerçekten çok kızdınız. Bu anlaşılabilir bir şey. Belki de şu an, size bir umut ışığı vermenin, bir çıkış yolu göstermenin tam zamanıdır. Hayır, 2000 mezunları size değil. Siz kaybettiniz. Sizi, yılda 200 bin dolarlık komik maaş çeklerinizle baş başa bırakıyorum. Üstelik o maaş çekinin üstünde sizden birkaç yıl önce okulu terk etmiş birinin imzası olacağını söyleyerek. Öğütlerim size değil daha alt sınıfta okuyanlara.
Size söylüyorum: Hemen ayrılın. Daha güçlü söyleyemem: Ayrılın. Hemen toplayın eşyalarınızı ve fikirlerinizi ve bir daha geri dönmeyin. Terk edin. Her şeye yeniden başlayın. Size söyleyebileceğim tek şey, o başınızdaki kepler ve kıyafetin sizi aynen şu güvenlik görevlilerinin beni kürsüden aşağı çektiği gibi aşağı çektiği…”