Girişimcilik Ekosisteminin Önündeki 13 Engel

Geçtiğimiz haftalarda Twitter’da şöyle bir soru sormuştum;

Kişisel tespitinize göre girişimcilik ekosistemimizin en zayıf tarafı, en çok geliştirmemiz gereken kas nedir?

Ben örnek olaraak ‘az risk alan yatırımcılar, tecrübesiz girişimciler, yetersiz Türkçe bilgi kaynağı’ demiştim. Fakat yaklaşık 23 bin görüntülemeye ulaşan soruma farklı noktalara temas eden bir çok yanıt geldi. Nihayet o yanıtları derleyip toparladım ve yine yorumlarınıza sunuyorum.

Umarım 2019 yılı eksiklerimizi daha iyi gördüğümüz ve kapatabildiğimiz bir yıl olur. 😉

1) Özü ve Sözü Bir Olan Girişimci Dostu Kurum ve Kuruluşlar.

Bu iddia Mete Çakmakçı’ya ait. Yazılı olmayan taahhütleri hesaba katarsak içinden çıkamayız ama sözünün eri olmak diye atasözümüz var. Hiç şüphesiz kurum ve kuruluşların kendilerini bu konuda geliştirmesi gerekiyor.

2017 yılında kurulan StartupDostu.com bu konuya odaklanan bir yayındı ama şu anda pek aktif gözükmüyor. Core Strateji’nin 2018’de kurduğu Girişimci Kurumlar Türkiye Platformu ise daha çok kurumları girişimcilik aşılamaya çalışıyor. Umarım kurumlar girişimci ruh kazandıkça girişimcilere de daha içten bir şekilde yardımcı olurlar.

Tarvenn CEO’su Mustafa Kopuk da bu konuda kurumsalların ‘ayni destek’ vermesini bir sorun olarak dile getirdi.

2) Akıllı Müşteri Eksikliği

Mert Nuhoğlu, ‘inovasyonun faydalarını takdir edecek öncü veya erken benimseyen müşteri sayısının azlığından’ haklı olarak şikâyet etti. Yüksek riskten kaçınan yatırımcının müşteri sürümü demek sanırım yanlış olmaz. Erken uyum sağlayan (Early Adopter) şirketler de diyebiliriz.

Umarım büyük kurumsal şirketler farklı kanallara hesapsızca harcadıkları paranın bir kısmını yeni inovatif ürünlere kaydırırlar. İnsanlara yapılacak küçük desteklerin uzun vadede daha etkili olacağını söyleyebilirim. Elbette girişimlerin de bu konuda kendilerini geliştirmesi ve dertlerini anlatması gerekiyor.

3) Yetenekleri Keşfetmemek

Ufuk Gür en önemli konulardan birine parmak bastı ve ‘’Gerçekten iyi şeyler yapmak isteyen girişimcileri araştırıp, bulan, yardımcı olmaya çalışan yok…’’ dedi. Bence hayatta en önemli şeylerden biri yetenekli bir insanı bulup yükseltmek (şurada değinmiştim) ama bunun için çaba harcayan kişi sayısı maalesef ülkemizde çok az. Özellikle bizden genç birilerinin bizden başarılı olması sanki bizi korkutuyor… Bu konuda ABD ve Almanya’nın ne kadar özverili olduğunu söylemeye sanırım gerek yok.

4) Toplumsal Güven

Ussal Şahbaz’ın bu vurusunu direkt Erdem Yurdanur’un eski bir yazısıyla bağlamak istiyorum. Şöyle diyordu Erdem Yurdanur;

’22 yıllık iş hayatımın 17 yılı hep kendi işimin patronu oldum, son 4 aydır yine öyle olmasına rağmen, farklı kültürden insanlarla ortak hareket etmeyi öğreniyorum. Gördüğüm en temel fark şu : Biz Türkiye’de genelde karşımızdaki insana güvenmeyiz, güveni zamanla inşa ederiz, yani bizim için ilk önce güvensizlik gelir, hem kendimize güvenilmesi için hem de karşımızdakine güvenmek için ciddi çaba harcamak gerekir. Ama İngilizler’de ilk önce güven geliyor, yani karşısındaki insana güvenip her dediğini doğru kabul ediyorlar ve bunu yıkacak hareketler yapmadığı sürece her şey yolunda gidiyor. Ama o güveni bir kere sarsarsanız da yeniden kazanmak çok çok daha zor oluyor, bu nedenle insanlar daha dikkatli davranıyorlar, verdikleri sözleri tutmaya daha çok özen gösteriyorlar.’’

5) Kültür Taklitçiliği

Mehmet Doğan da farklı bir konuya dikkat çekti. ‘ABD girişim kültürünü takip etmeye çalışmaları. Oradaki growth taktiklerini, yönetim şeklini Türkiye’ye uyarlamaya çalışmaları. Halbuki her şirketin kültürünü, işleyiş biçimini belirleyen şey içinde bulunduğu pazarın kültürüdür.’ Haksız sayılmaz, yabancı ülkelerden bilgi ve tecrübe aktarırken oranın kültüründen neler getirdiğimizi de düşünmemiz gerekiyor.

6) Memur Yetiştiren Üniversiteler

Erhan Erkut’un bu fikri gelen yorumlarla ‘kendi otonomisinden feragat eden herkes’ şeklinde genişledi. Hiç şüphesiz ‘memur yetiştirme’ iç güdüsü sadece üniversitelerin değil, kamu/özel kuruluşların ve hatta ailelerimizin sorunu. Erken yaşta küçük riskler alarak hem kendimizi geliştirebilir hem de çevremizi  ‘garanti iş & memur zihniyetinden’ kurtarabiliriz diye düşünüyorum.

7) Metodsuzluk ve Fikir Disiplininden Mahrum Olmak

Ülkemizin genç yeteneklerinden Fatih Kadir Akın‘ın iddiası da çok beğenildi. Fatih yurtiçindeki farklı şirketlerde/girişimlerde çalıştı ve şu anda Londra merkezli bir girişim için çalışıyor. Onların nasıl sistematik iş yürüttüğünden bana da kısaca bahsetmişti. Gerçekten metod(oloji) kurmak ve fikirlerimizi keskinleştirmek konusunda eksiğimiz çok.

8) Kusurlu Mentorler

Mustafa Kopuk, mentorleri gerçekleri konuşmamak, yüksek ego sahibi olmak ve sayılarının çok fazla olmasıyla da eleştirdi. Mentorlerle çalışmadığım için çok yorum yapmıyorum, gayet mütevazı mentorlar biliyorum ama elbette kötüleri de vardır. RateMyProfessors.com gibi RateMyMentor.com diye bir site neden olmasın? :)- Alan adını sorgulamak için zahmet etmeyin.)

  • Bir kişi de hiçbir ticari faaliyeti olmadan mentor olanları eleştirdi.

9) Kusurlu Girişimciler

Girişimcilerin toparlayabildiğim eksikleri ise şunlar;

Etkinlik ve futurist peşinde koşmak, ‘Levent Vadisinde takılmaya gitmek’, gereksiz ve plansız cesaret, fazla ’hevesli’ olmak, yaptığı işi kısaca anlatamamak (neler gördü bu gözler…), aldığı riske haksızlık yapıp küçük hedefler peşinde koşmak….

10) Kusurlu Yatırımcılar

Dile getirilen eleştiriler şöyle;

Yatırımcıların sunulan fikri yeterince araştırmaması, yanıt dönmemesi, az parayla çok hisse alması, tek kişilik girişimleri ciddiye almamaları, düşük riskli yatırıma odaklanmaları…

212VC’den Ali Karabey de yatırım tecrübesi ve şahsi maddi birikimi yeterli olmayan fon yöneticilerini (GP) bir sorun olarak dile getirdi.

11) Tanışma & Kaynaşma Etkinliklerindeki Kuru Pastalar:

Başar Kaya’ın ortaya attığı çok beğenilen bu iddiayı Naci Kahraman bir memnuniyet anketi sonucuyla destekledi. 🙂 Bana göre misafir umduğunu değil bulduğunu yer ama şikâyetleri de makul ölçüde dinlemekte fayda var. Açlığın (göz açlığı dahil) önemli bir sorun olduğunu düşünürsek 3 yol karşımıza çıkıyor;

a) Murat Tortopoğlu’nun dediği gibi yemeği hepten kaldırmak. Bu durumda kötü yemek şikayeti sıfıra iner ama muhtemelen insanlar açlıktan şikâyet eder.
b) Ozan Sönmez’in StartupGrind’in kurucusundan aldığı tavsiyeyle ücretli etkinlik yapıp iyi yemek vermek. Çoğu kişi Webrazzi’nin bilet fiyatlarından şikayetçi ama 5 yıldızlı otelde açık büfe yemekten şikayet edeni görmedim. 🙂
c) Yemek işini bir sponsorlukla daha iyi şekilde çözmek.

12) Kronik Sorunlar

Yukarıdakiler dışında kronik diyebileceğim şu sorunlar da dile getirildi;

Gereksinimlerin hayalleri basitleştirmesi, ‘Bu iş nasıl başarılı olur’ sorusunu kolektif şekilde tartışan kitlelerin olmaması, birbirimize destek yerine köstek olmamız, şeffaf olmamak, pazarlama bilmemek….

13) Ben, Sen, Biz

Evet, belki de girişimcilik ekosisteminin önündeki engellerden biri benimdir. Daha fazla okumayan, daha çok ve daha iyi yazılar yazmayan, daha zor sorular sormayan ben. Veya sen, siz, hepimiz. 🙂

Yorumlarınızla yazıyı zenginleştirmenizi merakla bekliyorum. Bonus olarak Taha Karslı’nın şu yazısına da göz atabilirsiniz.

Görsel kaynak: Pexels

Popüler

İlgili İçerikler