Ana Sayfa Blog Sayfa 112

SaaS Pages: En Güzel Landing Page Tasarımları

0

SaaS Pages, adından da anlaşılacağı üzere SaaS girişimlerinin site tasarımlarını toplayan bir kürasyon sitesi. Site tasarımlarını hem tasarım hem de metin boyutunda ele alan SaaS Pages’de 900’den fazla içerik görmek mümkün. Özellikle 100 popüler SaaS girişiminin sayfalarından örnek tasarım bölümlerine yer veriyor.

SaaS Pages’de bir sitenin hangi renk paletini ve hangi bileşenleri kullandığını görebiliyorsunuz. Kategorilere ve bileşenlere göre de filtreleme yapabiliyorsunuz.

Product Hunt’ta günün ve haftanın girişimi seçilerek dikkatleri üzerine çeken SaaS Pages, sayfaları listelerken ‘navbar, CTA, Features, Team’ vb. sayfa bileşenlerine özel filtreleme yapmayı sağlıyor ve bu açıdan daha verimli bir keşif süreci vadediyor.

Ücretlendirme / Gelir Modeli

Şu anda herhangi bir ücretli model yok. Ancak SaaSPages’in kurucusu ile Versoly’nin kurucusu aynı kişi, Volkan Kaya. Dolayısıyla Versoly’ye gelir kazandıran doğal ama dolaylı bir finansal kazancaa sahip.

Bu Girişim Tutar mı?

Versoly’yi besleyen SaaSPages, yanı zamanda oradan da besleniyor. Landing Page tasarımını yapan kişi veya kurumlar SaaSPages’te kendilerini tanıtabiliyor. Dolayısıyla SaaSPages’in içerik sıkıntısı çekeceğini düşünmüyorum. Diğer yandan şu anda siteye kendi sayfanızı eklemeniz mümkün değil. Volkan Kaya, SaaS Pages’i yaparken George Hatzis’in geliştirdiği checklist.design sitesini örnek aldığını da dile getiriyor.

Versoly: Hızlı ve Kolay Landing Page Tasarım Aracı

0

Londra’da ikâmet eden bir girişcimiz (Volkan Kaya) tarafından kurulan Versoly, özellikle SaaS girişimcileri için tek sayfalık karşılama sayfası (landing page) yapmanızı sağlıyor. Google Analytics, Google Tag Manager, Facebook, Drift, Crisp gibi popüler araçlarla entegre olan Versoly, özellikle SaaS girişimi için hızlıca ve zahmetsizce açılış sayfası oluşturmak isteyenleri hedefliyor.

Versoly’de belli bloklara bölünen site altyapısı, uygun bileşenlerle doldurulduktan sonra hemen yayınlanabiliyor. Hazır bileşenlerin yanında dilerseniz CSS düzenlemeleri de yapmak mümkün oluyor. Ücretli üyeliklerde ek bileşenler ve 10 taneye kadar karşılama sayfası (landing page) oluşturabiliyorsunuz.

Ücretlendirme / Gelir Modeli

Freemium modeliyle çalışan Versoly, ücretsiz üyelikte sınırlı özellikler ve ala alan adı kullanma hakkı sunuyor. Ücretli üyeliklere geçtiğinizde ise kendi alan adınızı kullanabiliyorsunuz. Bunun için en az aylık 12 dolar ödemeniz gerekiyor ki ödemeler 1 yıllık peşin talep ediliyor.

Bu Girişim Tutar mı?

Kolay site yapma araçlarının inanılmaz bir pazarı var. Son yıllarda işi sadece tek sayfa site hazırlamaya çeviren en iyi araçlardan biri Carrd.co oldu. Kurucusu AJ’nin paylaştığı rakamlara göre Carrd.co sadece Ocak 2019’da yaklaşık 24 bin dolar kazandı ve bu pazarda çok iyi bir acıya parmak bastığını gösterdi. Versoly de Carrd.co kadar kullanıcı dostu olursa ve SaaS dikeyine özel bileşenler ve entegrasyonlar yaparsa en azından ayakta kalmaması için hiç bir neden yok. Elbette ilk kullanıcılarını kazanmak için biraz emek harcaması gerekiyor ki bu amaçla yapılan SaasPages.xyz Versoly için ciddi bir pazarlama kanalı oldu bile.

Samumed: Osman Kibar’ın Milyarlık Girişimi

0

Samumed, Osman Kibar, Cevdet Şamikoğlu ve Yusuf Yazıcı (3 lise arkadaşı) tarafından kurulan bir biyoteknoloji girişimi. Girişimin hedefinde kanser, alzheimer ve felç gibi zorlu hastalıkları dahi yok etmek ve yaşlanmayı tersine çevirmek var. Herkesin en çok ilgisini çeken iddialarından biri ise yaşlılığa dur demek.

Yukarıda saydığım hastalıkların dışında kellik, eklem iltihabı gibi rahatsızlıklar da da Samumed’in çözmek istediği dertlerden. Bu alandaki en büyük yardımcısı ise WNT adlı bir protein ki girişimin bu proteine bağlı bir çok patenti bulunuyor.

https://www.youtube.com/watch?v=GLdY2N7CT8k

Girişimin öne çıkan ismi Osman Kibar, girişimciliğe ilk kez 2001 yılında adım atmış ve son girişimi Samumed, 438 milyon dolar yatırım alarak 12 milyar doları aşan bir değerlemeye ulaşmış. Yani Türklerin kurmuş olduğu bir decacorn bile var.

2008 yılında Forbes En zengin 100 Türk listesinde 2.8 milyar dolarlık servetiyle 4. sırada yer alan Osman Kibar, bu zenginliğini kurucusu olduğu girişimlere borçlu. Kansere çözüm arayan ve başarılı bir çıkış yapan Genoptix bu girişimlerden sadece biri. (2001 yılında kurulan Genoptix, 2007 yılında NASDAQ’da listelendi ve 2011 yılında Novartis tarafından satın alındı.)

İsmet Berkan, kendisi hakkında 2016’da bir yazı yazmış ama maaalesef Osman Kibar ve Samumed ekibini tanımakta geciktik diyebilirim. Zira Türkiye’den çıktıktan 30 küsur yıl sonraki ilk Türkçe konuşmasını geçen ay İzmir Girişimcilik Kongresi 2019’da yaptı.

Eğer biyoteknolojiyle ilgileniyorsanız hemen Samumed.com‘u ziyaret edebilir ve şirketin hedeflerine ve araştırmalarına göz atabilirsiniz.

Samumed ve Osman Kibar ile iletişim kurmak için info@samumed.com, basın iletişimi için matt@lifescipublicrelations.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.

Kaynaklar: Digitalage, Crunchbase

Adventure Club: Nike, Abonelik Modeliyle Çocuk Ayakkabısı Satacak

0

Abonelik modeliyle çalışan e-ticaret girişimlerinin bir yenisi dünyaca ünlü spor ürünleri markası Nike tarafından hayata geçirildi: Nike Adventure Club.

Nike Adventure Club, hızlı büyüme dönemindeki çocuklar için farklı aralıklarla ayakkabı gönderen bir e-ticaret hizmeti. Ebeveynler, 1 yılda 4 veya 12 çift ayakkabı için abone olabiliyor ve aylık 20 dolar ile 50 dolar arasında değişen bir ödeme yapıyor.

2-10 yaş arasındaki çocukları hedefleyen servise abone olan ebeveynler desen model seçimini çocuklarıyla yapıyor ve yıl içinde ayakkabıların adreslerine postalanmasını bekliyor. Gelen ürün kutusunda çocuklar için bazı küçük hediyeler de sunuluyor ve Nike, çocukları daha sağlıklı bir yaşama teşvik eden KaBoom adlı kâr amacı gütmeyen çocuklar için sivil toplum örgütüyle iş birliği yapıyor.

Nike’ın bu yeni projesi, aslına bakarsanaız çok yeni değil. 2017’den beri Easy Kicks adıyla test ediliyor ve 10 bin aboneye ulaşmayı başarmış. Söylendiğine göre bu girişim şirket için sadece bir ayakkabı abonelik işinden daha fazlası, dolayısıyla abone sayısının da kararlı bir şekilde artması hedefleniyor. Şu anda yeni aboneler davet usulüyle içeri alınıyor.

Bu Kadar Ayakkabı Nereye Gidecek?

Nike Adventure Club, bizdeki ‘Bi numara büyük al seneye de giyersin’ düsturunu yerle bir ettiği malum. Bu düsturun çok sağlıklı olmadığı da ortada. Zira yanlış ayakkabı seçimi özellikle hızlı büyüme dönemlerinde daha fazla karşımıza çıkıyor. Ancak Nike’ın büyük bir tüketimi tetiklediğini de sanırım hepiniz farketmişsinizdir. Zira 1 çocuğa yılda 12 ayakkabı satmak ayaka sağlığı için lüks olsa da bunun bir bedeli var. Peki Nike bu durumu tamamaen sineye mi çekiyor? Hayır, geri dönüşüm seçeneğini devreye sokuyor.

Nike yılda iki kere ailelere bir torba göndererek kullanılmış ayakkabıları toplayacak. Bu ayakkabıları ya bağış ya da geri dönüştürme tarafında değerlendirecek. Bkz: Nike Grind.

Bu Girişim Tutar mı?

Abonelik girişimlerinin yükselişi Dollar Shave Club’ın Unilever tarafından 1 milyar dolara satın alınmasıyla zirveye ulaşmıştı. Ancak 2016 yılında gerçekleşen bu satın almanın bir benzerine da rastlamış değiliz. Nike’ın 2 yıllık test sürecinin sonunda bu noktaya gelmiş olması elbette başarı şansını arttırıyor. Üstelik aylık abonelik modelini çocuklara dönük uygulayan ve sürdüren farklı işler de var. Foot Locker’ın çocuklara kıyafet gönderen Rockets of Awesome‘a ortak olması, Walmart’ın benzer bir girişim olan Kidbox ile yaptığı işbirliği akla ilk gelenlerden.

Diğer yandan abonelik modeliyle olmasa da çocuklara toplu kıyafet gönderimi yapan Stitch Fix ve Prime Wardrobe gibi modeller de mevcut ve Nike’ın da benzer bir iş yapması mümkün.

Nike bu işin masum olduğunu (bağış / geri dönüşüm modeliyle) müşterilerine kabul ettirebilirse ortaya çok başarılı bir iş çıkabilir. Zira bu sayede kendine ayakkabı alamayan çocuklara, zenginler(?) üzerinden ayakkabı satmış olacak. Bakalaım diğer spor markaları daa bu alanda bir çıkış yaparak rekabetin dozunu arttıracak mı…

.

.

TextNow Nedir? Nasıl Kullanılır?

1

TextNow Nedir?

Dünyanın ilk bulut tabanlı mobil şebeke taşıyıcısı olarak tanıtılan TextNow, Telekom endüstrisinde taşları yerinden oynatmak istiyen girişim. ‘Geçen hafta 200 binden fazla insan mesajlaşma ve arama şeklini değiştirdi, şimdi sıra sende’ diyor ve herkesi bu değişimin bir parçası olmaya davet ediyor.

TextNow Nasıl Kullanılır?

TextNow, size hızlıca telefon numarası veriyor ve herhangi bir sözleşme istemiyor, SIM kartınızı da ücretsiz gönderiyor. Kablosuz ağ (Wi-Fi) ve mobil şebeke üzerinde hibrid bir teknoloji kullanan TextNow, bu sayede uygun fiyatlı teklifler sunabiliyor. Sprint’e bağlı mobil şebekenin çalışmadığı yerlerde kablosuz ağ üzerinden iletişimi sürdürüyor.

Eflick adıyla 2009’da kurulan ve bugüne dek 1 milyon dolar yatırım alan TextNow, ücretsiz ve sadece kablosuz ağ üzerinden çalışan bir iletişim seçeneği de sunuyor. Bir yandan da akıllı telefon satışı yapıyor. Bilgisayardan tabletten veya telefon üzerinden mesaj gönderip arama yapmaya izin veriyor.

Türkiye’den Kullanılabilir mi?

TextNow, Android, Windows Phone, Windows Desktop, Mac OS X uygulamalarıyla ve TextNow.com adresinden kullanılabiliyor ancak uygulamalar tüm cihazlarla uyumlu değil. 230 ülkeye uluslararası arama yapmanya imkân tanıyan girişim ne yazık ki Türkiye’ye hizmet sunmuyor. Ben VPN ile giriş yapmayı denediğimde başarılı oldum, bir numara tahsis edildi. Tarayıcı üzerinden Türkiye ve Belçika’ya mesaj göndermem engellense de bir ABD numarasına mesaj gönderebildim.

TextNow Ücretlendirmesi Nasıl?

TextNow ile dakika başına konuşma ücretleri oldukça düşük, 0,01 cent’e kadar düşüyor. Türkiye’ye doğru yapılacak aramalar ise dakikası 4,5 cent ile ücretlendiriliyor. Girişim kullanıcılarına bazı fırsatlar ve reklam izletme yoluyla ücretsiz uluslararası konuşma hakkı kazandırıyor ki bu konuda reklamverenlere açık bir de daveti var.

TextNow, yıllar önce yazdığım reklam karşılığında ücretsiz mobil internet paketi vadeden girişimi hatırlatmakla beraber, yine 2015 yılında sadece kablosuz ağlar üzerinde çalışan Freewheel adlı bir mobil iletişim girişimine de benziyor. Sadece bugün gelinen noktada işler daha da ucuzlamış ve ilerlemiş gözüküyor.

Ulusal mobil operatörlerin son yıllarda güç kaybettiği bir gerçek ve bu tarz küresel çapta hizmet veren girişimlerin daha fazla öne çıkacağını tahmin etmek zor değil. Kaldı ki ‘teknoloji dünyasının filleri’ (bkz: Microsoft) bence er ya da geç bu alandaki planlarını gerçeğe dönüştürecekler…

Rimuut: Freelance Fatura Kesme & Ödeme Alma Servisi

4

Freelance Fatura Kesme Nasıl Yapılır?

Türkiye’den dünyaya açılan Rimuut, freelancer’ların (serbest çalışanların) fatura kesme ve ödeme alma sorununa çare oluyor. Geliştirdiği ödeme ve faturalama hizmetiyle serbest çalışanların şirket kurma gereksimini neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor. Türkiye’de de kullanılabilen Rimuut, maalesef Türkçe dil desteği sunmuyor.

Mert & Esen Bulut tarafından 2007 yılında kurulan Rimuut’u sanal şirketiniz gibi düşünebilirsiniz. Siz müşterinizi bulup işinizi yapıyorsunuz, Rimuut ise ödeme alma fatura kesme işini hallediyor. Tallinn (Estonya) merkezli olduğu için bir Avrupa şirketi gibi fatura kesebiliyorsunuz. Eğer müşteriniz AB üyesiyse işler daha da kolaylaşıyor ama sizin veya müşterinizin hangi ülkede olduğu önemli değil. Herhangi bir ülkedeki müşteriniz için fatura kesebiliyorsunuz.

Rimuut, bugüne kadar 15 ülkeden 20 binden fazla serbest çalışana ve 1100 markaya hizmet vermiş. Bu da gerçekten ürün-pazar uyumunu yakaladığını gösteriyor. 50 farklı para biriminde ödeme alabilen Rimuut’un para birimi sıralamasında Türk Lirasını ilk sıraya koyması da dikkatlerden kaçmıyor (as bayrakları). ????????

Ücretlendirme & İş Modeli

LinkedIN’e göre 8 çalışanı olan Rimuut, başlangıç veya kurulum ücreti almıyor. Sadece paranın geldiği ve gideceği yere göre değişen komisyon oranları uyguluyor. Bu oranlar da %4,5’tan başlıyor. Türkiye’de 1000 TL’lik bir fatura için ise %9,9 komisyon ödüyorsunuz, yani 901 lira cebinize kalıyor. Türkiye’deki vergi masraflarını düşündüğümüzde gerçekten çekici bir oran olduğunu söyleyebilirim.

Komisyon hesabı için Pricing sayfasındaki hesaplama aracını kullanabilirsiniz.

Rimuut’un giderek ofis bağımsız hale gelen internet girişimcileri için popüler bir servis olacağını düşünüyorum ki bugüne kadar başarıyla ilerlemiş olması umutlarımızı arttırıyor. Rimuut’un büyümesinin serbest çalışan (freelancer) pazarının büyümesine de katkı sağlayacağına eminim. Zira şirket işleri girişimciler için özellikle başlangıç aşamasında ciddi bir yük halini alabiliyor.

Rimmut’u denemek için rimuut.com‘u ziyaret edebilir, desteklemek için de Product Hunt sayfasına uğrayabilirsiniz. Rimuut’un blogunda serbest çalışanlar için faydalı Türkçe yazılar paylaşılmıştı ancak son güncellemeyle Türkçe yazıların kaldırıldığını görüyorum.

Dipnot: Product Hunt’a çıkan Türk girişimlerini takip etmek için e-posta grubumuza abone olabilirsiniz.

Slack Ayda 100 Milyon Ziyaretçiyi Nasıl Kazanıyor?

0

SaaS girişimlerine çok uygun fiyatlarla ömür boyu abonelik satın aldığım ve zaman zaman ücretsiz içerik/ürünler sunan AppSumo, şimdi de Slack’in pazarlama/büyüme taktiklerini içeren bir e-kitap yayınladı. Aşağıda kısa başlıklarına yer verdiğim e-kitap Slack’in aylık 100 milyon ziyaretçiyi websitesine nasıl çektiğini anlatıyor.

13 farklı başlık altında sıralanan büyüme önerilerinde kulaktan kulağa pazarlamadan sponsorluklara, Medium’da yazı yayınlamaktan fiyatlandırma taktiğine kadar farklı öneriler yer alıyor.

Burada birkaç örnek vermeden önce Slack hakkında bazı bilgileri paylaşmakta fayda var.

  • Slack’in 1,25 milyondan fazla para ödeyen müşterisi bulunuyor. Deneme sürecinden ödeyen müşteri olmaya geçiş oranı %30.
  • Tüm zamanların en hızlı büyüyen SaaS girişimi olarak tanımlanan Slack, değerini sadece 4 yılda 0’dan 4 milyar dolara yükseltti.
  • Her 11 günde 1 milyon dolarlık yeni bir anlaşmaya imza atıyor.
  • Fortune 100 şirketlerinin %77’si Slack kullanıyor.
  • Günlük aktif kullanıcı sayısı 4 milyonu buluyor.

Peki bu kadar mükemmel bir SaaS girişimi nasıl bu noktaya getirilir? Hemen bazı sırları paylaşalım;

1) Slack’in kurucusu Stewart Butterfield, aynı zaman da Flickr’ın da kurucusu olan bir isim. Dolayısıyla Slack’in kulaktan kulağa yayılmasında Butterfield’in geçmişi ve bağlantıları var. Ancak bu durum Slack’in başarısını tek başına açıklamaya yetmiyor. Bunu yapmanın 4 adımı şöyle sıralanıyor;

  • Çalışır bir ürün ortaya çıkardıktan sonra tanıdığınız kişileri ürünü denemeye ikna edin ve herhangi bir ücret talep etmeden geri bildirim toplamaya başlayın.
  • İnsanların dillerine ve zihinlerine takılacak bir kelime/tamlama türetin. Slack için bu ‘kill email, email killer’ idi.
  • Ürününüzün test/beta/preview sürümünü denemeleri için bir davet talep formu oluşturun.
  • Şaşırtıcı gelebilir ama artık ürününüzü herkese tanıtmanın zamanı geldi. Kolları sıvayın ve kullanıcıların karşısına çıkın.. 🙂

2) Slack’e gelen sosyal medya trafiğinin yüzde 52.2’si Facebook’tan. Yüzde 19.1’i de Youtube’dan. Slack, Facebook’tan trafik çekmek için kullanıcıları direkt websitesine değil mesela Podcast kayıtlarına çekiyor. Slack’in Youtube’daki en popüler videolarını ise TV reklamları oluşturuyor. Videolarda Slack’e davet linkleri var ama Slack’in ne olduğunu belirtmiyor. Yani biraz merak dürtüsüne oynuyor. Şu reklamda da görebileceğiniz gibi gerçekten üstü kapalı bir anlatım var. Devamı Slack.com’da der gibi…

3) Slack kendi podcast yayınını yapsa da podcastlere sponsor olmak kounsunda da iyi bir iş çıkarıyor. Farklı kategorilerden podcastlerin destekçisi olan Slack, sponsor mesajlarında da Slack.com’a yönlendirme yapılmasını veya Tweet atmasını sağlıyor.

4) Entregrasyonlar da Slack’e aylık 200 milyon kadar trafik gelmesini sağlıyor. Trello, tek başına Slack’e 150 bin kadar ziyaretçi yönlendiriyor. Slack’in entgre olabildiği ürün/servis sayısı ise 1000’i geçiyor.

5) Slack’in Medium’dan çektiği trafik de dikkat çekici seviyede. Medium yayınında Slack 4 farklı içerik kombinasyonu sunuyor;

  • Şirket ve ürün güncellemeleri..
  • Ürün kullanımına dair yazılar.
  • İşyerleri için pratik uygulanabilir tavsiyeler.
  • Kişisel hikâyeler.

Slack, bu konular etrafında her ay 70 binden fazla ziyaretçiyi kendi sitesine çekmeyi başarıyor.

Slack’in uyguladığı taktikler gerçekten örnek alınacak cinsten ama elbette hepsini burada paylaşmam mümkün değil. Listenin devamını ve daha fazla ayrıntıyı AppSumo’nun sunduğu e-kitapta bulabilirsiniz.

Dünya Halleri Neden Kapandı?

3

Dünya Halleri, bilgi bombardımanı içinde çoğunlukla gözden kaçan teknoloji eksenli trendleri okuyucularıyla buluşturan içerik sitesi (idi). M. Serdar Kuzuloğlu’nun 2 Kasım 2014 tarihinde kendi blogunda başladığı ‘Haftanın Özeti’ derlemesinin bir uzantısı olarak yayın hayatına başladı. 9 Ağustos 2015’te yayın hayatına başlayan Dünya Halleri, kendi adresine geçtikten sonra Haftanın Özeti serisini genişleterek sürdürdü. Bir yandan da günlük haber ve röportajlar üretmeye başladı. (Benimle yapılan röportaj)

6 Ağustos 2019 tarihinde ise kötü haberi aldık ve Serdar Kuzuloğlu, Dünya Halleri’nin yayın hayatına son vereceğini duyurdu. Site bu tarihten itibaren güncellenmeyecek ancak açık kalmaya devam edecek. Dünya Halleri, Similarweb verilerine göre Türkiye’nin en popüler 2505. sitesi. Alexa Türkiye sıralamasında ise 1774. sırada..

Ücretlendirme / Gelir Modeli

Dünya Halleri, tek bir sponsora bağlı gelir modeliyle çalışan bir medya organıydı. Bir dönem sponsorsuz yoluna devam eden Dünya Halleri, 2. kez sponsor bulsa da nihayetinde gelir/gider dengesini yakalayamadığı için Ağustos 2019’da yayın hayatına son verdi.

Kapanış Nedeni?

Serdar Kuzuloğlu’nun paylaştığı kapanış nedeni tam olarak şöyle;

“Ayakta kalmak için gereken çabayı göğüsleyen yazı ekibinin ve teknik altyapının maliyeti kendi maddi imkanlarımla yürütebileceğim eşiği çoktan aşmış durumda. Sponsorluğa olumlu bakan şirketlerin ayırabildiği bütçeler hayli kısıtlı ancak karşılığındaki beklentileri sitenin genetiğini bozacak, okurun gözünde sıradanlaştıracak türdendi. Okur desteğine başvurmak da bir seçenek olarak aklıma geldiyse de bu yöndeki mevcut çabaların nasıl güdük kaldığına şahit olduğumdan vazgeçtim.”

Yani hemen her kapanışta olduğu gibi Dünya Halleri de gerekli parayı kazanamadığı için kapandı. Gereken tutarın ne kadar olduğunu bilemesek de bence bu işin asıl sorumlusu siteye tek başına sponsor olmak istemeyen şirketler değil, biraz Serdar Kuzuloğlu ve biraz da biz okuyucularıyız.

11 yıldır dijital ortamda içerik üreten biri olarak konuşmam gerekirse;

  1. Siteyi tek bir sponsora bağlı tutmak bir yönüyle rahatlatıcı ama diğer yanda zora düşüren bir tercihti. Sponsorsuz ara dönemde Kuzuloğlu kendi cebinden de harcama yaptı ama sanırım bu ikinci anlaşmanın bitmesi(?) perdenin de kapanmasına neden oldu.
  2. Serdar Kuzuloğlu ücretli habere karşı duruşuyla takdiri hak ediyor ancak Advertorial dediğimiz reklamlı yazı türü o kadar da kötü bir şey değil. Hatta Facebook’un bize gösterdiği reklamlardan daha masum diyebilirim. Asıl mesele Advertorial yayınlamak değil, bunu açık bir şekilde belirtmek ve siteyi Advertorial’a boğmamak. Bu noktada hiç ücret ödemeyen okuyucuların da bu tür içerikleri mazur görmesi gerekiyor.
  3. Okur desteği hem ilk günlerde hem de kapanıştan önce denenebildi ama Serdar Kuzuloğlu mevcut örneklere bakarak bu yönde bir deneme yapmak istemedi. Dünya Halleri kapandıktan sonra bu konuda çok yorum geldi ve hatta ben de bu kapanış haberinden önce Serdar Kuzuloğlu’na bunu denemesini söylemiştim. Serdar Kuzuloğlu’nun samimiyetine bence bir Patreon vb. okuyucu desteği toplamak yakışırdı ama maalesef bu yol denenmedi ve Dünya Halleri kepenklerini indirdi.

Okur Desteği Toplamak İşe Yarar mı?

Türkiye’de içerik üzerinden para kazanmak gerçekten çok zor ve Google da bu konuda maalesef gereken özeni göstermiyor. Üretilen en ‘kral’ içeriklerin değeri bile reklamlar söz konusu olduğunda sıradan bir içerikten farksız. Dolayısıyla emek/maliyet dengeleri bizi güzel içerik sitelerinden mahrum bırakıyor. Ancak son yıllarda bağımsız gazetecileri destekleyen Patreon, KO-Fi, Substack, Revue ve hatta kitlesel fonlama siteleri bence bu durumu değiştirebilir. Dünyada örnekleri çok ve giderek artıyor. Youtube’un çıkardığı bağış ve ücretli kanal aboneliği özellikle video yayıncılar için durumu ciddi şekilde değiştirecek.

Bir de 30 Eylül 2019’da yayın hayatına başlayacak The Correspondent hikâyesi var ki gerçekten takip edilmeye değer. Bağımsız ve finansal açıdan şeffaf bir yayın organı çıkarmak isteyen bir grup deli, kendi kitlesel fonlama kampanyasını başlattı ve bu süreçte yaklaşık 46 bin kişiden 2,6 milyon dolar topladı. Benim de desteklediğim* The Correspondent, artık ücretli üyelik alımına başladı ve yakında gazetecilik ve medya alanında çok konuşulan bir girişim olarak tarihe adını yazdırabilir. 

Ayrı bir yazının konusu ama Patreon bu konuda Türk içerik üreticilerinin yardımına koşan bir platform. Tecrübeli, tecrübesiz bir çok içerik üreticisi bu gücü keşfetmiş durumda. Cüneyt Özdemir gibi henüz yolun başındakiler de var Medyascope aylık 4 bin dolara yaklaşanlar da.

İşte benim GirisimlerNet’te bağımsız hareket edip, okur desteği topluyor olmam da bu işin gücüne ve samimiyetine inanmamdan kaynaklanıyor. Patreon ve Ko-fi‘de çok az destekçim olsa da umudum karamsarlığımdan çok daha fazla. Geleceği Görenler‘i kitlesel fonlama ile yazmak istediğimde de inanmayanlar çoktu. Sonuçta 40 bin TL beklerken 54 bin TL destek toplandı…

“Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!”

Özetle Dünya Halleri sevdiğimiz, kaynaklara link verme nezaketine sahip güzel yayınlardan biriydi. Havadis.co, EticaretMag gibi küçük güzel şeyler de kaybolup gitti. Serdar Kuzuloğlu’nun iş/hayat dengesi buna izin vermemiş olabilir ama bağımsız yayıncıların ilk günden okur desteğine kapılarını açmasını ve okuyucuların da bu konuda duyarlı olmasını temenni ediyorum. 

Lütfen beğendiğiniz yayıncıları, yazarları, içerik üreticilerini desteklemekten lütfen çekinmeyin. Bir paylaşım, bir teşekkür bile çok kıymetli.

Aksi takdirde ana akım medyanın bilgi edinme ihtiyacımızı aşağılayıcı bir şekilde karşılanmasına seyirci kalmaya devam edeceğiz. Etkisi 3 saat sonra geçecek bir yemeğe 15-20 lira verirken bize faydalı bilgiler sunan kaynaklara zırnık koklatmıyor oluşumuz gerçekten inanılır gibi değil. Halbuki gerçekten karın doyuran şey buğday ekmeği değil…  

*Corresspondent’ı desteklerken hediye seçeneği de vardı. Kendisinden okuyup öğrendiklerime teşekkür etmek adına Serdar Kuzuloğlu’na abonelik hediye etmiştim ama ulaştı mı bilmiyorum…

Psikolog Ofisi: Online ve Yüzyüze Terapi Platformu

0

Türkiye’nin en büyük terapi platformu olmak isteyen Psikolog Ofisi, psikologlar ile danışanları hem internet ortamında hem de randevu sistemiyle yüzyüze buluşturan bir girişim. İnternet ortamındaki görüşmeler görüntülü, sesli ya da mesajlaşma şeklinde yapılırken, yüzyüze görüşmeler bizzat psikologların ofislerinde yapılıyor.

Psikologlar 30 ve 60 dakikalık seanslarla danışanlarını ağırlıyor ve terapi sürecini başlatıyor. Psikolog Ofisi’ne üye olurken dilerseniz isminizi vermek yerine bir rumuz (takma ad) kullanabiliyorsunuz. Kayıt esnasında telefon numaranızı doğrulamanız ise sahte üyelikleri engellemek için alınan bir önlem.

Sistem Nasıl Çalışıyor?

Kayıt olduktan sonra istediğiniz psikologu seçerek uygun saatler içinde terapi seansı talep edebiliyorsunuz. Psikologlar hakkında kısa bilgiler, eğitim ve sertifika bilgilerini görerek seçim yapma şansınız var. Ancak tüm psikologların bilgileri maalesef detaylı olarak girilmiş değil. Danışanlar görüşmenin ardından psikologları puanlayabiliyor ve böylece psikologları popüler, yeni ve yüksek puan alanlara göre filtreleyebiliyorsunuz.

Psikolog Ofisi, psikolojik rahatsızlıklar hakkında ücretsiz bilgiler paylaşmanın yanında olarak psikologlara yazılı sorular sormanıza da izin veriyor. Anonim olarak onlarca farklı başlık altında soru sorup yanıtını alabiliyorsunuz. Kayıt olduktan sonra medeni durum, ebeveyn olma durumu, eğitim durumu meslek (seçenekler yetersiz) ve gelir bilgisi ile fiziksel engelinizin olup olmadığını da paylaşabiliyorsunuz. Böylece psikologunuz sizi daha iyi tanıyarak daha isabetli tavsiyelerde bulunabiliyor.

Ücretlendirme:

Psikologlar hakkında detaylı bilgiler paylaşan Psikolog Ofisi’nde 89 TL’den başlayan ücretlerle danışmanlık alabiliyorsunuz. Diğer yanda ise elbette psikologlar var. Yani girişim psikologları listeleyerek para kazanıyor. Psikologlar, haftalık 39 TL’den başlayan paketlerle platforma abone olabiliyor ve kendi randevularını yönetme hakkına sahip oluyor. Psikolog profillerinin onaylanması için de elbette bazı belgelerin paylaşılması şart koşuluyor.

Eski Bir Örnek:

Yıllar önce Önder Eren‘in kurucusu olduğu terapi.com bu alana iddialı bir giriş yapmıştı ama bekleneni veremedi. Site halen açık ama gördüğüm kadarıyla güncellenmiyor.

Uzman bir psikolog terapisinin olumlu etkisini bilenler bilir. Dolayısıyla Psikolog Ofisi’nin toplum sağlığına dönük önemli bir girişim olduğunu söyleyebilirim. Hatta önyargılarını kırabilenler için terapi seansı hediye etmek bile bence seçenekler arasında sunulabilir. 🙂

Crystal: Sosyal Profillerden Kişilik Analizi Yapan Girişim

0

İstenmeyen e-posta (spam) klasörümde daha önce üye olduğum Crystal adlı bir girişime rastladım. Crystal, başlıkta yazdığım gibi herkese açık sosyal profillerinden kişilik analizi yapan bir girişim. Makine öğrenmesi ve yapay zekâ teknolojilerinden faydalanarak herkese açık verileri topluyor ve bu verileri işledikçe daha isabetli yorumlar yapıyor.

Nedir? Nasıl Çalışır?

Crystal, herkese açık kişi profilleri üzerinden veri avcılığı yapıyor ve elde ettiği sonuçları bir karakter analizi çıkaracak şekilde yorumluyor. Hedefteki şahsın kişiliğini farklı açılardan ele alan Crystal, gerçekten başarılı bir tahmin sunarak her türlü iletişimde elinizin güçlenmesini hedefliyor. Ayrıca elle (manuel) paylaşılan geri bildirimler toplayarak karakter tahminini makine öğrenmesinin ötesine taşıyor. Yani işin içine insan zekâsını/analizini/tecrübesini katıyor.

Kişisel bir e-posta atarken, pazarlama çalışmalarınızda, bir toplantı veya iş görüşmesinden önce Crystal’ın analizlerinden faydalanmanız pekâla mümkün. LinkedIN profillerini esas alan Chrome eklentisi de bu işi kolaylaştırıyor. Örneğin benim LinkedIN profilim kişiliği tahmin edilebilen profillerden biri ve hakkımda bir çok bilgi paylaşılıyor.

Dilerseniz üye olduktan sonra kendi karakter yapınız hakkında geri bildirim paylaşabilir ve ücretsiz kişilik testi yaptırabilirsiniz.

Ücretlendirme:

Crystal, kullanıcı başına aylık 29 dolar karşılığında özel (premium) özellikler sunuyor. Ücretsiz hesap açtığınızda ise ücretsiz 10 sorgu hakkına sahip oluyorsunuz.

Paylaşılan bilgilere göre Crystal, aralarında Airbnb, Accenture gibi şirketlerin de olduğu 1000’den fazla şirketle çalışmış. Slack’ten Drift’e, LinkedIn’den Salesforce ve HubSpot’a kadar birçok dijital ürünle de bağlantılı iş yapabiliyorsunuz.

Rapportive vs. Crystal

Yıllar önce LinkedIn’in satın aldığı Rapportive’i hatırlatan Crystal’ın da önümüzdeki dönemde bir satın alma teklifine evet demesi bence mümkün.

Diğer yandan Crystal kişisel verilerimizin reklamcılara pazarlanması gibi tehlikeli bir kulvarda koşuyor ve oldukça merak uyandırıcı bir iş yapıyor. Gerçekten dijital dünyada neleri sevdiğimizin değil, kişiliğimizin analiz edilmesi bize bir şeyler satmak isteyenleri daha güçlü hale getiriyor. Tabii siz satış tarafındaysanız bu durum işinize gelebilir.

Eğer bu konularla ilgileniyorsanız Crystal’ın hazırladığı Personality AI (pdf) ve Improve Your Emails (pdf) e-kitaplarını indirip inceleyebilirsiniz.