Ana Sayfa Blog Sayfa 87

Wavium: Blog ve E-posta Bültenini Birleştiren Yeni Girişim

1

Günümüzde görsel içerikler hiç olmadığı kadar popüler ama halen yeni blog altyapıları/siteleri görmeye devam ediyoruz. Wavium bu listeye katılan yeni bir girişim ve sade bir blog altyapısı olmanın yanında dahili e-posta gönderme özelliğiyle farklılaşıyor.

Medium veya WordPress gibi mi?

Sam Shore tarafından kurulan Wavium, tamamen tarayıcı üzerinde çalışan bir ürün. Yani istediğiniz zaman WordPress gibi kendi sunucunuza kuramıyorsunuz. Dolayısıyla verileriniz de wavium.blog üzerinde kalıyor.

Medium benzeri diyebiliriz ancak Medium gibi kullanıcı profillerini üst alan adı altında toplamıyor. Her kullanıcı için bir alt alan adı oluşturuyor ve bu şekilde yayın yapılmasına izin veriyor. Maalesef, henüz kendi alan adınızı kullanmanıza da izin vermiyor.

E-posta Bülteni / Newsletter Silahı

Basit bir metin düzenleyici ve yayın oluşturma özelliğinin yanına eklediği en dikkat çekici özellik hiç şüphesiz yerleşik e-posta (newsletter) gönderme özelliği. Yani her yazıyı yazıp yayınla noktasına geldiğinizde, açılan pencererede bir de e-posta başlığı ve e-posta metni yazarak gönderim yapabiliyorsunuz. Yani yazıyı yazayım sonra da e-posta takipçilerine e-posta atayım derdi yok.

Gerçek Rakipler: Substack ve Revue 

Örneğin ben yazılarımı WordPress üzerinde yayınlıyorum ve e-posta abonelerime Mailerlite üzerinden ulaşıyorum. Tamamen farklı iki ayrı ürün. RSS otomasyonu yapsam da kontroller için ayrı bir zaman alıyor ve her seferinde özelleştirme yapamıyorum. Wavien de tam olarak bu derde çare oluyor ama elbette bağımsız bir e-posta aracının yerini alması mümkün değil. Sadece yazmaya odaklanan ve e-posta abonesi de toplamak iteyenler için ideal. Üstelik ücretsiz.

Aslında Medium da Haziran ayında Newsletter özelliğini getirdi ve artık kendi içinde yayınların e-posta abonesi toplamasını mümkün kılıyor. Ancak Wavium’un biraz daha tekil yazılar üzerinden hareket ettiğini ve bu bakımdan Substack ve Revue gibi servisleri hedef aldığını söyleyebilirim. Eğer ayakta kalabilirse bu iki servise kafa bile tutabilir.

Ücretsiz bir şekilde blog açmak ve e-posta abonesi toplamak istiyorsanız Wavium’u deneyebilirsiniz. Hatta çok etkili olacağını söylemek zor ama Google’da kimsenin bilmediği bir adresten sinyal/backlink almak için de kendinize bir uydu blog açabilirsiniz. Zira Wavium oldukça yeni ve rakipleriniz henüz bu adresi keşfetmemiş olabilir. Tabii Girisimler.net takip etmiyorlarsa. :))

Örnek bir sayfa/blog için girisimler.wavium.blog adresine göz atabilir, üyelik oluşturmak için getwavium.com adresini ziyaret edebilir ve nasıl çalıştığını aşağıdaki videoda görebilirsiniz.

 

RFS100: Girişim Fikri Bulmak Çok mu Zor?

0

Bir çok kişi girişimci olmak için iyi bir girişim fikri arar. Ben ise günümüzde bulmanın çok kolay olduğunu düşünüyorum ama en iyi fikirlerin kendi başımıza keşfedeceğimizi de söylemeliyim.

Paul Graham da girişim fikrini düşünerek bulmak yerine bilhassa karşılaşılan ihtiyaçlardan ortaya çıkmasını değerli buluyor ve başarılı girişimlerde fikir açısından gördüğü 3 ortak özelliği şöyle sıralıyor:

  • Kurucuların yapmak istediği bir fikir
  • Kurucuların yapabileceği bir fikir
  • Bazı insanların yapılmaya değer olduğuna inandığı bir fikir.

Fikre körü körüne aşık olmaya gerek yok ama gerçekten de özellikle kurucu kadronun söz konusu fikri inanması, sevmesi ve en azından bazı kişilerin beğenisini kazanması önemli. Herkes fikri beğeniyorsa veya hiç kimse beğenmiyorsa bir sorun var demektir.

Kısa girizgahı geçtikten sonra o büyük fikri dışarda arayanlar için RFS 100 adlı bir mikro-girişimden, bir e-posta bülteninden bahsedeyim.

Her Hafta 10 Girişim Fikri

RFS 100, her Cuma 10 farklı girişim fikri gönderen bir e-posta bülteni. E-posta adresinizi bırakıyorsunuz ve size her hafta birbirinden güzel (?) girişim fikirleri gönderiyor. Yatırımcılar, girişimciler ve operatörler(?) tarafından düşünülmüş bu fikirlerin yanısıra üyelere özel kanala girerek girişimcilerle ve analistlerle etkileşime girebiliyorsunuz.

100 girişim fikri paylaşmayı vadeden RFS 100 ekibi Y Combinator’ın “Requests for Startups” teriminden yola çıkarak bu işe soyunmuş ve iyi, alıcısı olacak fikirlerin geniş kitleler tarafından bilinmesi gerektiğine inanıyor.

Mesela şuradaki GoodReads’i yeniden icat etme fikri benim ilgimi çekti. Daha fazlasını www.rfs100.com adresinde bulabilirsiniz. Küratörler: Mario Gabriele ve Aashay Sanghvi.

Bu işin bir benzerini Emre Sokullu’nun Ideas For Free adlı blogunda paylaştığını hatırlarsınız. Üstelik bu bedava fikirleri hayata geçireceklere bir finansal destek yapacağı da ilan etmişti.

Yukarıda değindiğim gibi girişim fikri bulmak bence günümüzde çok kolay ama yine de kendi dertlerim üzerinden bir girişim (fikri) çıkarmayı daha makul ve değerli buluyorum. Elbette bu başkalarından ilham almayacağımız anlamına gelmiyor. Ama bulduğumuz fikir üzerinde uzun süre çalışmamızın gerekliliği asla aklımızdan çıkmamalı…

Peki siz girişim fikrini dışarda mı yoksa içinizde mi arıyorsunuz? Fikir bulma konusundaki yorumunuzu merak ediyorum.

TickTick: Yetenekli Görev Yönetim Aracı [30 Gün Pro Üyelik]

34

Bugüne dek onlarca görev/proje takip uygulaması denedim ama en uzun süre kullandığım ve seve seve para ödediğim uygulama TickTick oldu.

2017’de Webrazzi’den istifa ettikten sonra kullanmaya başladığım TickTick, sunduğu özelliklerle ve tasarımıyla sanıyorum ki çok kişiyi baştan çıkaracak kalitede. Daha önce tanıttığım ClickUp’a neden hala geçiş yapmadığımı da sanırım bu yazının sonunda anlamış olacaksınız.

Üstelik GirişimlerNet okuyucuları için aldığım Premium üyelik kodlarını da aşağıdaki şekilde hediye edeceğim.

  • Bu yazıya geçerli bu e-posta adresiyle yorum bırakan veya Twitter’da benden bahsederek paylaşan herkese 1 aylık premium üyelik kodu göndereceğim.
  • Tüm Patreon destekçilerime ise hiçbir şey yapmalarına gerek olmadan 2 adet 1 aylık premium üyelik kodu hediye edeceğim.
  • 10 Patreon destekçime ise 2 aylık premium üyelik kodu göndereceğim. 2 aylık kodu kimlere vereceğimi 20 Temmuz Pazartesi günü çekilişle belirleyeceğim. 🙂

Giriş faslını bitirip detaylara geçelim…

TickTick Nedir? Nasıl Kullanılır?

“Stay Organized, Stay Creative” yani “Düzenli Ol, Yaratıcı Ol” sloganını kullanan TickTick, gerçekten çok düzenli olmanız için size tüm imkânları sunuyor. İlk bakışta çok sade bir görev/proje yönetim uygulaması gibi gözükse de detaylarda gizli özellikleriyle İsviçre çakısı kadar çok fonksiyonlu.

TickTick’i ister kişisel görevleriniz için hem de şirketiniz için rahatlıkla kullanabilirsiniz. Eklediğiniz bir görevi sınıflandıran o kadar detay var ki bir şeyi kaçırmanız imkânsız gibi. Mesela bir görevi tanımlayacak detaylara bakalım.

Görev / Proje Detayları

Her görev bir başlıktan ve açıklamalardan oluşuyor. Elbette açıklama/not girmek zorunda değilsiniz ve her göreve alt görevler ekleyip, onlara da hatırlatma kurabiliyorsunuz ki Hatırlatıcı özelliğine aşağıda değineceğim. Alt görevleri yaptıkça görev başlığının üstünde ilerleyen bir ince süreç barı da size eşlik ediyor.

Hatırlatıcı

Görevlerinize çok detaylı hatırlatmalar kurabiliyorsunuz. Her uygulama istediğiniz gün ve saatte hatırlatma yapar ama TickTick, 5 farklı zamanda hatırlatma kurmanıza izin veriyor. Ayrıca istediğiniz şekilde tekrarlayan görevler ekleyebiliyorsunuz. Dolayısıyla günlük tekrarlayan işleri de TickTick’te tutabilirsiniz doğum günü listelerinizi de. Alt görevler içinse sadece tek 1 hatırlatma ekleyebiliyorsunuz.

İşin güzel tarafı hatırlatma özelliğini direkt metin yazarak kullanabilmeniz. Örneğin 300 Kelime Yaz Today 12:00 yazdığınızda bugün 12:00’de hatırlatma yapacak bir görev eklemiş oluyorsunuz. Tarih ve zaman etiketini görev metninden silmiyor ama çok da sorun değil.

Önem Sırası

TickTick’te görevler için 3 öncelik seviyesi var; High, Medium, Low. Yani yüksek öncelikli, orta öncelikli ve düşük öncelikli. Dilerseniz öncelik sırası belirlemeden de görev ekleyebilirsiniz. Öncelikler sizin görevleri sıralamanıza yardımcı oluyor.

Görev Listeleri ve Etiketler

Tek katmanlı görev listesinin yanısıra görev/proje klasörü oluşturup alt listeler de ekleyebiliyorsunuz. Görevlere etiket eklemek de elbette mümkün.

Akıllı Filtreler

TickTick’te Custom sekmesi altında bir özel filtre seçeneği var ki çok güzel bir şey. Bu özellik sayesinde istediğiniz zaman Liste, Etiket, Tarih, Öncelik ve Görevli Kişi özelinde istediğiniz özel görev listesini çıkarabiliyorsunuz.

Aynı özellik içindeki Advanced sekmesiyse AND/OR kuralına öre daha detaylı filtreleme özelliği var. Tarih, liste, etiket ve öncelik değişkenlerine göre AND/OR mantık kuralına göre akıllı filtreler oluşturabilirsiniz.

Görünümler

TickTick’te Bugün, Yarın, Gelecek 7 gün, Tüm Görevler, Gelen Kutusu ve Takvim görünümleri elinizin altında. Takvim listesi adından da anlaşılacağı üzere görevleri takvim üzerinde gösteriyor. Ancak bu görünümün anlamlı olması için görevlerinizi ve alışkanlıklarınızı (aşağıda anlattım) zamanlarıyla birlikte girmiş olmanız gerek. Yoksa günlük takvim görünümünde zamansız/saatsiz görevler ve alışkanlıklar en üstte bir liste olarak karşınıza çıkıyor.

Takvimi haftalık ve aylık görünüm seçenekleriyle de kullanabiliyorsunuz.

Kanban Modu

Bu görünümü bu incelemeyi yazarken keşfettim ki zaten Temmuz ayının başında yayınlanmış. Trello gibi uygulamalarda gördüğümüz bu model TickTick’e de ayrı bir işlevsellik katıyor. 

Görev Paylaşımı

Eğer girişiminiz/ekibiniz veya aileniz ile kullanacaksanız TickTick’te liste veya görev paylaşı yapabilirsiniz ve diğer kullanıcılar yorumlarını paylaşabilirler.

Hızlı Görev Ekleme

Eğer kısa yolları kullanmayı seven biriyseniz TickTick’e sesinizle, size özel TickTick e-postasına yönlendirme yaparak, Siri’yle konuşarak ve telefon eklentileri üzerinden hızlıca görev ekleyebilirsiniz.

Ekstra Özellikler

 Bir göreve sağ tıkladığınızda hızlıca o görevin tarihini, önceliklendirmesini, listesini, etiketlerini değişebiliyor, dilerseniz o görevin bir kopyasını oluşturabiliyor veya linkini alabiliyorsunuz. Böylece o görevi epostada veya Whatsapp üzerinde ilgili kişilerle direkt paylaşabiliyorsunuz.

Ben hiç kullanmadım ama TickTick telefonunuzda yüklüyse belli bir konuma geldiğinizde veya bir konumdan ayrıldığınızda size konum hatırlatması da yapıyor.

Özel filtreleme seçeneklerinin yanında ekranın sağ üst köşesindeki sıralama özelliği zamana, başlığa, etikete, öncelik sırasına ve atanan kişiye göre sıralama yapabiliyor.

Elbette istediğiniz şekilde görevler içinde arama yapabiliyorsunuz.

Farklı takvimlere abone olarak her şeyi tek ekrandan görebiliyorsunuz. Yani etkinlik ve toplantıları Google Calendar’a kaydediyorsanız, onları tekrar TickTick’e girmeniz gerekmiyor. 

Mobil uygulamalarda kaydırma seçeneklerinin işlevini belirleyebiliyorsunuz ve isterseniz uygulamaya şifre koyabiliyorsunuz. 

Farklı temalar arasında karanlık mod (dark mod) seçeneği de bulunuyor.

Mobil & Masaüstü Uygulamalar 

TickTick’in her platformda kullanılabilmesi beni çok memnun ediyor. MacOS, Windows (32bit/64bit), Android ve iOS’ta telefon ve tablet uygulamaları var. Ayrıca Apple Watch uygulaması, Chrome/Firefox/Outlook ve Gmail eklentileri var. Elbette isterseniz tarayıcı üzerinden de TickTick’i kullanabilirsiniz.

Habit Tracker / Alışkanlık Takibi:

TickTick’in ben kullanmaya başladıktan sonra eklediği ve geliştirdiği en iyi özelliklerden biri alışkanlık takibi yapmayı sağlayan Habit Tracker özelliği oldu. Bu özellikte belli aralıklarla sürekli yapmak istediğiniz işleri ekliyorsunuz. Alışkanlıklarınızın adını ve ikonunu belirledikten sonra günlük görev listenizde alışkanlıklarını görebilirsiniz.

Bence ayrı bir alışkanlık uygulaması kullanmaya gerek duymayacak kadar güzel. Mesela su içme alışkanlığı gibi tek hamlede bitirilmeyecek alışkanlıklar için kademeli giriş yapabiliyorsunuz. Uygulamada aylık başarı yüzdenizi görebiliyorsunuz ama bu oran tüm ayı kapsadığı için gerçek başarınızı ay sonunda anlamış loluyorsunuz. Yani o güne kadar geçen günlerdeki başarı oranını yazması daha iyi olurdu. Diğer yandan alışkanlık geliştirme uygulamasında da hatırlatıcı ekleme şansınız var.

Kısa süre öncesine kadar alışkanlıkları tam olarak bilgisayar uygulamasında göremiyordunuz ama artık onu da bilgisayar ekranında yönetebilmek kolaylığı var. Ayrıca alışkanlıkları düzeltebilir, arşivleyebilir veya silebilirsiniz.

Ben bir ara rutin işleri de ekleyerek günlük kontrol listesi gibi kullanmaya başladım ve faydasını gördüm ama ihmal etmeye başlayınca işin rengi değişti. Şimdi yeniden toparlamaya çalışıyorum.

Pomodoro Sayacı:

Farklı yerlerde benim pomodoro özelliğiyle çalıştığımı duymuş olabilirsiniz. Her zaman istikrarlı olamasam da pomodoro’yu veya odaklanarak belli aralıklarla çalışmayı seviyorum ve TickTick bana bu özelliği de kendi içinde kullanma şansı veriyor. 3. bir pomodoro uygulamasına gerek duymuyorum. Üstelik eklenen görevlere de pomodoro tanımlayıp daha düzenli bir ritim yakalamak mümkün.

Bilgisayar uygulamasında pomodoro saati üst menüde gözüküyor ve kolayca başlatıp, ilerleyen sürey görebiliyorum. Elbette çalışma ve dinlenme dakikalarını düzenlemek mümkün. Günlük pomodoro sayı ve süre hedefinizi de belirleyip bir oyunlaştırma yapabilirsiniz. Eskiden yoktu ama artık pomodoro sayacını durdurma imkânı da var.

TickTick, arkaplan sayacını da unutmuş değil. Pomodoro veya aşağıda bahsettiğim Focus özelliğini kullanırken 14 farklı arkaplan sesinden birini dinleyebiliyorsunuz.

Günlük/haftalık/aylık özetinizi de İstatistikler sayfasında görebiliyorsunuz. Günün hangi saatlerini verimli geçirdiğinizi de bu sayfada keşfediyorsunuz.

Focus Özelliği:


TickTick, pomo sayacında güncelleme yaparken Focus (Odaklan) adlı bir özellik daha ekledi. Bu özellik aslında bir sayaçtan ibaret. Toplam odaklanma süresini merkeze alarak çalışmanızı sağlıyor. Yani ben gidebildiğim yere kadar gideyim ve yorulunca ara vereyim diyorsanız pomodoro sayacı yerine odaklanma sayacını kullanabilirsiniz.

Focus ve pomo sayacını tam ekranda göstermek mümkün. Ben bilgisayar üzerindeki küçük ikondan takip ediyorum ama dilerseniz telefon/tablet üzerinden pomo başlatıp tam ekran yaparak kullanabilirsiniz.

İstatistikler

TickTick’in istatistik özelliğini seviyorum. Yaptığım hemen her şeyin bir özetini gösteriyor. Overview (Genel bakış), Task(Görevler) ve Focus (Odaklanma) başlığı altında ne kadar çalıştığımı görebiliyorum.

Görevleri ne kadar zamanında yaptığımı, günlük odaklanma süremi, pomodoro sayılarımı vb. bir çok bilgiyi bu bölümde görüyorum.

TickTick, performansınıza göre profil istatistikleri de tutuyor ve bir başarı puanı/rütbesi de veriyor. Beginner ile Diamond arasında değişen puanlar var. Ben şu anda 12795 puanla 8. seviyede, Superhero kategorisindeyim. Rütbeler arasında ilerledikçe bazı özel temalar da açılıyor.

TickTick kullanıcıları içinde ne kadar üretken olduğunuzu görebiliyorsunuz. Mesela ben yüzde 80’inden daha iyi çalışmışım ama bana sorarsanız iyi bir performans değil. Sadece bu istatistikte ilerleme hedefi bile güzel bir oyunlaştırma olabilir. %5’e hatta %1’e girmek güzel olurdu.

Oyunlaştırma demişken yine kısa süre önce ekledikleri rozetlerden de bahsedeyim. Ben şimdiye kadar 25 farklı rozet kazanmışım. Yaptığınız işlere göre farklı rozetler ve seviyeler kazanıyorsunuz. Eğer ekip halinde çalışıyorsanız rozetleri bir prim vesilesi olarak da düşünebilirsiniz. 🙂

Entegrasyonlar

Zapier, IFTTT, Gmail, Amazon Alexa, Siri, Google Assistant, Spark ve Outlook’a bağlanıp daha TickTick’i daha verimli bir şekilde kullanabilirsiniz.

Ücretlendirme

Gelelim maddiyat konusuna. TickTick’e başlamamdaki en önemli şeylerden biri oldu. Dilerseniz Ticktick’i ücretsiz kullanmaya başlayıp uzun süre devam da edebilirsiniz ama ben sürekli kullandığım ve makul fiyatlı ürünlere özelliklerinden tam anlamıyla faydalanmasam da para ödemekte çekinmiyorum.

TickTick’in aylık 2,3 dolarlık yıllık ücreti de beni fazla düşündürmedi ve bu yıl da Premium üyeliğimi yeniledim. Yıllık 28 dolar bence böyle bir araç için çok çok iyi. Tek özellikli bir alışkanlık geliştirme veya pomo uygulamasına bile çok daha fazlasını ödeyebilirsiniz.

Mesela yıllık ücretlere baktığımda;

  • Any.do 72 dolar
  • Trello Business Class 120 dolar
  • ClickUp 60 dolar
  • Todoist 36 dolar
  • Asana 132 dolar istiyor.

Elbette detaylı kıyaslama yapmak gerekir ama diğer uygulamalarda alışkanlık geliştirme ve pomo/focus özelliklerini gördüğümü hatırlamıyorum ve bunlar benim için oldukça önemli.

Ücretsiz Premium Fırsatı

Girişte bahsettiğim gibi bu yazıya yorum yapan veya Twitter’da benden bahsederek yazıyı paylaşan herkese 1 aylık premium üyelik kodu göndereceğim.

İlgili kodu Redeem sayfasından ekleyip hemen kullanmaya başlayabilirsiniz. Eğer ücret ödemeye başlarsanız 14 gün iade hakkınız da var. Bir de yeni başlayan arkadaşını davet et ve premium üyelik kazan özelliğiyle ücretli kazandırdığınız her üye için 1 ay daha Premium üyelik kazanabilirsiniz.

Patreon destekçilerim içinse 2’şer tane 1 aylık premium kodunu ve 10 kişiye 2 aylık premium kodunu özel olarak göndereceğim. 2 aylık premium kod çekilişini 20 Temmuz Pazartesi günü yapmayı planlıyorum. Yani o güne kadar Patreon destekçim olursanız 2 aylık premium üyelik kazanma şansınız var.

*Açıklama: Buradaki indirim/fırsat, yazı yayınlandıktan sonra kullanımdan kaldırılmış olabilir. Emin olmak için yorum kısmından bilgi isteyebilirsiniz.

Son olarak TickTick’i kullanırken klavye kısayollarını kullanabileceğinizi de ekleyeyim. Ben alışmadım ama gerçekten kısayolların işleri hızlı yapmayı sağlıyor. Eğer farklı bir araçtan TickTick’e geçmek isterseniz, kolaylıkla aktarım yapabilirsiniz. CSV dosyası olarak da istediğiniz zaman TickTick verilerinizi yedekleyebilirsiniz. Maalesef otomatik yedekleme seçeneği yok ama zaten tüm bilgileriniz her an farklı cihazlar üzerinden erişilebilir durumda.

Tek Dezavantajı

TickTick’in tek(?) dezavantajı sanırım Türkçe dil desteği olmaması. Açıkçası giriş seviyesinde İngilizce bilenler için de sorun olacağını düşünmüyorum ama umarım 13 farklı dil seçeneği arasına Türkçe de yakında eklenir. Hatta zamanında Türkçe’ye çevirme konusunda yardımcı olmak için e-posta attığımı da paylaşayım. Ayarlar sayfasında dil çevirisine destek olanların isimlerini görebilirsiniz. 

TickTick ile ilgili sorularınızı da yorum bölümüne yazabilirsiniz. Eğer TickTick kullanıyorsanız sizlerin düşüncelerini ve performans puanlarını öğrenmek isterim. 🙂

Product Hunt Nedir? Nasıl Zirveye Çıkılır?

3

Bu yazıyı Product Hunt’ta günü 2. sırada bitiren Dofo.com’un başarısı üzerine yazmıştım. Product Hunt’ın dinamikleri üzerine uzun süre çalıştıktan sonra nasıl başarılı olduğumuzu bu yazıda bulabilirsiniz.

Konuyla ilgili webinarımızı da izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=U8W0NNXKQiY

Dünyayı değiştirmek isteyen tüm girişimcilerin aşması gereken iki temel engel var;

1) Pazara uygun ürün geliştirmek (product-market fit)

2) Bu ürünü doğru hedef kitleye ulaştırıp satmak (marketing/sales)

Biz de alan adı pazarında ses getireceğini düşündüğümüz Dofo.com için bu engellerle yüzleştik. İyi bir ürünle ilk engeli aştığımıza inancımız tamdı. İkinci engeli aşmak içinse önce Product Hunt’ta boy göstermeye karar verdik. Bu yazı işte bu süreçte öğrendiklerimizi ve aldığımız sonuçları içeriyor.

Umarım Türkiye’den dünyaya açılmak isteyen tüm girişimciler bu bilgileri kullanarak bizden daha iyi pazara çıkış adımı atabilirler. Hazırsanız başlayalım…

Önce Tanımlar

Bilmeyenler için kısaca Dofo’nun ve Product Hunt’ın ne olduğunu açıklamakta fayda var.

Dofo.com Nedir? Dofo için dünyanın en büyük alan adı arama platformu diyebiliriz. Zira kayıtlı tüm alan adları (350 milyon+) içinde arama yapıp sonuçları onlarca farklı kritere göre filtrelemeniz mümkün. Ayrıca birçok pazaryerinde satışta olan 40 milyondan farklı alan adı da yine tek noktadan erişilebilir durumda.

Product Hunt Nedir?

Product Hunt: Girişimcilerin ve maker’ların ürünlerini tanıttığı ve early adopter bulabildiği girişim tanıtım platformu. Her gün yeni eklenen ürünler üyeler tarafından oylanıyor ve en ilgi gören ürünler en üstte kendine yer buluyor.

Peki bu prestijli konuma biz nasıl ulaşacağız? Hemen asıl konumuza geçiş yapalım.

Büyük Patlamanın Bir Adım Öncesi

Hemen belirteyim, ProductHunt’ta ürününüzü yayınlamak için herhangi bir sınırlama yok. Yani henüz test sürecinde olan ürünlerinizi de (Ship/Upcoming bölümü), pazara çıkmaya hazır ürünlerinizi tanıtabilirsiniz. Bu yüzden de henüz test aşamasındayken Ship/Upcoming bölümüne, beta’dan sonra da anasayfada tanıtım yapanlar, ilk avantajı yakalamış oluyor. Bu sayede hem beta için geri bildirim alabiliyor, hem de anasayfaya çıkmak istediğinizde sizi destekleyebilecek hazır bir kitle kazanmış olursunuz.

Peki biz ne yaptık?

Biz ilk önce Dofo’nun ‘public beta’ halini Product Hunt‘ta tanıttık ve beklemeye koyulduk. Maalesef Product Hunt’ın iç dinamiklerinden pek haberdar değildik. Tanıtım duyurusunu yaptığımız arkadaşlardan Product Hunt üyesi olanlar ve diğer bir kaç kişinin katılımıyla sadece 50 civarında upvote ve bir kaç yorum alabildik. Dolayısıyla listenin üst sıralarına çıkamadan kaybolup gittik (27 Kasım 2019, 58 upvote var). Hatta Product Hunt’ta arama yapınca gösterilmeyen binlerce üründen biri olduk.

Başarısızlıktan Sonra Çok Şey Öğrendik

İlk çıkışımız başarısız oldu ama başarılı Product Hunt çıkışlarını gördüğümüz için “Biz nasıl başarılı oluruz?” diye sormadan edemedik ve ilk önce Product Hunt’ta başarılı / başarısız çıkış yapan girişimcilerin deneyimlerini okumaya başladık.

Medium’da, bloglarda ve Indiehackers’ta bulabildiğimiz hemen her paylaşımı okuduk. Özellikle neden başarısız olduklarını anlatan girişimcilerden çok şey öğrendik ve nihayetinde üç şeyin çok önemli olduğunu gördük; zamanlama, ürün ve tanıtım gününde ulaşabileceğiniz kitle.

1) Zamanlama

Zamanda yolculuk keşfedilene dek “Zamanlama her şeydir.” sözünün doğruluğuna imza atabilirim. Product Hunt için de bu geçerli. Ürün tanıtımında 24 saatlik bir süre var ve dünyanın en iyi hazırlığını da yapsanız son saatlerinde ürününüzü yayınlayıp o günü sonuncu sırada bitirmeniz işten bile değil.

Size verilen süreyi en iyi şekilde kullanmak için PST 00:01’de girişiminizi yayınlamanız gerekiyor. Bu sayede geri bildirim toplamak için tam 23 saat 59 dakikanız olacak. Ancak burada hassas bir detay söz konusu.

Eğer Product Hunt’a göre günün ilk saati sizin için gece geç saatlere veya sabahın çok erken saatlerine denk geliyorsa bence deavantajlısınız. Çünkü sizin ve kitlenizin o saatte nerede olduğu çok önemli. Eğer bu saat sizin için herkesin bilgisayar başında olduğu bir saate denk geliyorsa şanslısınız. Hemen kendi kitlenizi yönlendirip hızlıca ilk sırayı zorlayabilirsiniz. Fakat gece yarısı arkadaşlarınızı Product Hunt sayfanıza davet ettiyseniz, muhtemelen birçoğuna ulaşamayacaksınız. Dolayısıyla hemen ilk 3’e yerleşip orada kalmanız biraz daha zor olacak. Çünkü siteye girenlerin çoğu uyandıktan sonra ilk sıralardaki girişimlere bakmayı tercih ediyor. Kimse potanın altındakilerle, kaybetmekte olanlarla ilgilenmiyor.

Product Hunt sahnesine perdenin açıldığı ilk anda (PST 00:01) çıkmak ve hemen yukarılara çıkmak görünürlük açısından çok önemli ama ülke saatinize göre avantajlı veya dezavantajlı olduğunuzu da sakın unutmayın.

2) Ürün

Gelelim ürün tarafına. Product Hunt kitlesi gerçekten özel bir kitle. Ürününüzün ilk sıraya çıkması için onların gözüne girmeniz lazım. Sürekli yeni ürünler inceleyen bir kitleden bahsettiğimiz için klişe bir ürün için geri bildirim alma şansınız çok düşük.

Bilinen bir iş bile olsa, farklı şekilde yorumlamanız ve basitleştirerek onları şaşırtmanızda büyük fayda var. Ürününüzün bir mühendislik harikası olmasına kesinlikle gerek yok. Hatta gördüğüm kadarıyla ücretsiz ve tasarımcılara dönük ürünler daha fazla dikkat çekiyor.

Diğer yandan popüler bir girişimci olmanız da başarılı olmanızı garantilemiyor. Google’ın 6 milyar dolarlık teklifini reddeden Groupon’un kurucusu Andrew Mason veya ProductHunt’ın CEO’su Ryan Hoover olsanız bile günü 4. bitirebilirsiniz. Buna karşılık kimsenin tanımadığı bir girişimci olup günü ilk sırada bitirmek gerçekten mümkün.

İşte bu noktada ürününüzü tanıtırken Product Hunt kitlesinin ilgisini çekecek özellikleri öne çıkarmanız önem kazanıyor. Tanıtım metninde klişelerden uzak, basit ama eğlenceli bir dil kullanın. Örneğin biz Dofo.com için asıl sloganımız olan Discover Domain Names yerine Google of Domain Names gibi farklı bir alt başlık kullandık. Bu ifade Product Hunt’ın resmi Twitter hesabında da “Google, but for domain names” şeklinde kullanıldı.

3) Topluluk

Gelelim zurnanın zırt dediği yere.

Bir ürünü tanıtmak için ulaşabileceğiniz hazır bir kitlenin olması çok önemli. Ancak bunun için önceden çalışmış olmak gerekiyor ve herkesin bu konuda başarılı olduğu söylenemez. Biz Dofo.com geliştirmeye çok fazla odaklandığımız için bu konuda neredeyse 0’dan başladık diyebilirim. Ancak attığımız adımlar günün sonunda başarılı olmamızı sağladı ve bu satırdan sonra okuyacaklarınız topluluk oluşturmak için gerçekten çok önemli…

Product Hunt’ta 1. Olmak İçin Yapmanız Gerekenler

[ppp_patron_only level=”1″ silent=”no”]

Önce Ship/Upcoming Sayfasıyla İlk Destekçileri Toplayın

Ship/Upcoming, henüz ürünü hazır olmayan girişimcilerin tanıtım öncesinde Product Hunt hedef kitlesine ulaşmasını sağlayan bir araç. Ürününüz kapalı betada iken veya hiç başlamamışken bile bir Ship/Upcoming sayfası oluşturarak destekçi toplamanızı tavsiye ederim.

Eğer Ship özelliğinden ücretsiz şekilde faydalanmak isterseniz maalesef sınırlı özelliklere sahip olacaksınız ve sayfanız site üzerinde aranarak bulunamayacak. Dolayısıyla oluşturduğunuz Ship sayfasını çevrenizle tek tek paylaşarak ilk destekçilerinizi toplamanız gerekiyor. Eğer açıksa, sitenize ‘subscription’ butonu ekleyerek daha fazla destekçi toplamanız mümkün.

Ürününüz hazır olsun veya olmasın, Product Hunt’ta tanıtmadan önce mutlaka bir Ship sayfası açıp prova yapmanızı tavsiye ederim. Böylece Product Hunt’ta destekçi toplamanın pek de kolay olmadığını bizzat göreceksiniz.

İsterseniz Ship aboneleri arasına izinli eposta adreslerinizi dahil edebilirsiniz ama o kitle içinde Product Hunt üyesi yoksa, büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bizim örneğimizde Upcoming sayfamızı açtıktan sonra ancak 144 kişiyi doğal bir şekilde içeri alabildik. Eposta ve sosyal ağlarda ulaşabildiğimiz kişi sayısı çok daha fazla olmasına rağmen bu sayının organik kalmasına özen gösterdik.

Tanıtım Gününde Sayfanıza Çekebileceğiniz 7 Farklı Trafik Kanalı

Diyelim ki Ship ile ilk kitleyi topladınız ve ürününüzü hazırlayıp doğru zamanı tespit ettiniz. Sıra tanıtım gününde yapılacaklara geldi. Elinizden gelenin en iyisini yapmak için sadece 24 saatiniz var ve biz bu sürede 8 farklı trafik kaynağından faydalanabileceğimizi gördük. Bu kanallar şöyleydi;

1. Eposta listeleri:

Epostanın her zaman çok güçlü bir iletişim kanalı olduğuna inanırım. Bunun için alan adlarıyla ilgilenen farklı gruplardaki kişilere eposta yoluyla ulaşmaya çalıştık. İsme özel ve gayet kısa mesajlar attık ve tanımadığımız kişilerden de geri dönüş almayı başardık. Upcoming sayfamızdaki 144 kişiye Product Hunt üzerinden mesaj gönderdik ama bunun için e-posta gönderilse bile herkesin o mesaja yanıt vermeyeceğini biliyorduk. Bu yüzden günün ilerleyen saatlerinde Ship kitlemizin eposta adreslerine bir de teşekkür epostası gönderdik ve kaçıranlara hatırlatma yaptık. Bu sayede güzel geri bildirimler de aldık.

2. Product Hunt özel mesajları:

Ürününüzle ilgilenecek kişilere ulaşmanın en iyi yollarından biri Product Hunt içinde mesaj göndermek. Ancak Product Hunt bu özelliğin suistimal edilmemesi konusunda son derece hassas. Öyle ki bazen günde sadece 4-5 mesaj gönderebiliyorsunuz. Biz de kurallara uygun şekilde, alan adıyla ilgilendiğini tespit ettiğimiz kişilere özellikle Upcoming sayfasına davet etmek için mesaj yoluyla ulaştık. Tanıtım gününde ise sadece 24 saatimiz olduğu için bunu çok sınırlı şekilde yapabildik.

3. Twitter, Facebook, Slack vb. Sosyal Kanallar:

Twitter’da paylaşım yapmanın yanı sıra tanıdığımız ve tanımadığımız kişilere de direkt mesaj ve bahsetme yoluyla ulaşmaya çalıştık. Elbette bir çok özel mesajımız yanıtsız kaldı. Mesaj attığım bir kişi ücret karşılığında yorum ve paylaşım yapabileceğini söyledi ama elbette bunu tercih etmedik. Başarılı seri girişimci ve yatırımcı Jason Calacanis’in attığım mesajıma yanıt verip ilgilenmesi ve beni takip etmesiyse günün sürprizi oldu.

4. IndieHackers, Hackernews, Reddit vb.:

Yukarıdaki ağlar Product Hunt kitlesine en çok benzeyen kişileri bulabileceğiniz sitelerden birkaçı. Dolayısıyla o kanaldan hem Upcoming sayfanıza hem de ürün sayfanıza geri bildirim çekmeniz mümkün. Ben öncelikle IndieHackers’da PH’nin upcoming ürününden bahseden bir forum başlığı açtım ve abone sayımızı artırmaya çalıştım.

Ardından ‘domain name’ ile ilgili ürünlere yorum yapan kişilerin e-postalarını toplayarak onlara ulaşmaya çalıştım.

Son olarak da tanıtım gününde Product Hunt tanıtımımızı anlatan yeni bir forum başlığı açtım ve canlı güncellemelerle upvote/yorum sayılarımızı belli periyotlarla paylaştım. Açıkçası bu kanaldan ne kadar trafik geldiğini bilmiyorum ama bir şekilde fayda gördüğümüze inanmak yanlış sayılmaz.

Siz de çok yorum alan bir yazı yazabilirseniz güzel bir geri dönüş alacağınızdan şüphe etmeyin.

Diğer taraftan Hackernews’e ise ürün linkimizi ekledik ancak o tarafta çok görünürlük sağladığımızı sanmıyorum. Çünkü orada daha hızlı bir akış var ve ben o kanalda pek aktif değildim.

Reddit’te tanıtım yapma fırsatını ise kullanmadık. Eğer ararsanız startup konulu sub-reddit sayfalarının işe yarayacağını tahmin etmek zor değil.

5. PH Maker Group:

Product Hunt’ta mesajlar dışında ikinci bir etkileşim alanı daha var. O da PH Maker Group. Eğer producthunt.com/makers sayfasına girdiyseniz Product Hunt içinde gizli bir Maker grubu olduğunu görmüşsünüzdür. Bu gruba başvuru yaptıktan belli bir zaman sonra girebiliyorsunuz ve içeri girdiğinizde Product Hunt’ta aktif olan 1000’den fazla maker ile karşılaşıyorsunuz. (Şimdi çok daha artmıştır.)

Buradaki kullanıcılar hedeflerini açık şekilde paylaşıyor ve ortak bir sohbet kanalında konuşuyor. Yani Product Hunt’a özel bir Slack kanalı diyebiliriz. Dolayısıyla Maker Group’a üyeyseniz ürün sayfanızı bu kanalda paylaşarak trafiğinizi artırabilirsiniz.

6. Teknoloji Medyası:

Dış kaynaklardan trafik çekebilmenin en etkili yollarından biri hiç şüphesiz teknoloji blogları. Eğer aynı gün teknoloji bloglarında haber olursanız sitenize gelen kullanıcıları Product Hunt sayfanıza yönlendirebilirsiniz. Ancak bu adımı atmak için hem erken davranmak hem de haberin PH tanıtım gününde yayınlanmasını sağlamak gerekiyor ki bu hiç de kolay değil. Maalesef biz de erken atağa geçmediğimiz için bu şekilde ek trafik yönlendirme şansımız olmadı.

7. E-posta Bültenleri ve Podcastler:

Artık e-posta bültenlerinin ve popüler olduğu bir dönemdeyiz. Bu nedenle sizin tanıtım gününüzde yayınlanan bir eposta bülteni veya podcast’te yer almanız size trafik gelmesini sağlar. Bunu Youtube tarafında da düşünebilirsiniz ama ben en çok konuyla ilgili e-posta bültenlerinin önemli olduğuna inanıyorum. Girisimler.net gibi günlük e-posta gönderenler veya haftalık hatta aylık e-posta gönderenlerden faydalanabilirsiniz. Dediğim gibi önemli olan size ayrılan 24 saatte en çok etkiyi yakalayabilmek.

Ek olarak ben Product Hunt tanıtımına özel yerli girişimlerin haberleşmesi amacıyla bir e-posta grubu kurdum ve çıkan her yerli girişimi paylaşmaya çalışıyorum. E-posta adresinizi tinyletter.com/producthuntr sayfasına bırakmayı ihmal etmeyin. 😉

Hunter’ın Kim Olduğu Ne Kadar Etkili?

Bilindiği üzere Product Hunt’ta bir ürün yayınlamak için o ürünün sahibi olmanız şart değil. Dolayısıyla başkalarının ürünlerini yayınlayan ve ‘Hunter’ dediğimiz bir kullanıcı tipi var. Bu kullanıcılar farklı sebeplerle yeni ürünleri Hunt ediyor, yani Product Hunt’a ekliyor. Eğer ürününüz hiç beklemediğiniz ve tanımadığınız biri tarafından eklenirse bu sizin için büyük bir şanssızlık olabilir. Ama bu süreci planlı bir şekilde yönetirseniz küçük da olsa bir avantaj sağlayabilirsiniz.

Yukarıda da bahsettiğim gibi Product Hunt kullanıcıları için en önemli şey ürünün kendisi, ilk ateşleme anı ve ulaşabildiğiniz topluluk (elbette o topluluğun da Product Hunt’a üye olma oranı). Hunter etkisi ise biraz daha geriden geliyor. O etki ise Product Hunt’taki iç etkileşimden kaynaklanıyor. Yani Product Hunt’ta kullanıcılar arasında bir yansıma etkisi var.

Örneğin Upcoming ürününe subscribe olma, yeni ürün oylama veya ekleme gibi aksiyonlar arkadaşlarınıza bildirim olarak gidiyor. Dolayısıyla bir kişinin eyleminden çok sayıda kişiyi haberdar edebiliyor ve eğer Hunter olarak belirlediğiniz kişinin çok takipçisi varsa küçük bir etkisi olabilir. Küçük diyorum çünkü hem tanıtım öncesinde hem de sonrasında bu iç etkileşimin tahmin ettiğim kadar güçlü bir etki yaratmadığını gördüm.

Bizim ürünümüzü Chris Messina gibi Product Hunt’ın en popüler kullanıcılarından biri ekledi ancak Chris’i takip eden kullanıcıların çok net bir etkisini gördüğümü söyleyemem. Product Hunt’ın bildirim gösterme konusunda da bir sınırvlaması olduğunu düşünüyorum ama bu sadece bir tahminden ibaret. Diğer yandan ürünü Chris Hunt bizi yayınlamasaydı muhtemelen Twitter paylaşımı da yapmayacaktı. Doğrusu Twitter paylaşımının etkisini de ölçemedik ama kesinlikle değerli bir paylaşımdı bizim için.

En Çok Upvote Almak Yeterli mi?

Eğer Product Hunt’ı bir süre yakından takip ederseniz sadece upvote sayısına göre sıralama yapmadığını görmüş olmalısınız. Tam olarak algoritmanın neleri dikkate aldığını bilmiyorum ama upvote sayısının tek kriter olmadığı çok net. BunDikkate alındığını düşündüğüm aksiyonlar ise şunlar;

– Upvote: Çok büyük ihtimalle eski ve aktif kullanıcıların upvote’ları Dofo.com’u tanıtırken bizden daha çok upvote alan bir ürünün altımızda kaldığını canlı olarak gördük ve organik büyümenin önemini bir kez daha farkettik.

– Yorum sayısı: Aldığınız yorum sayısı büyük ihtimalle dikkate alınıyor, çünkü yorum demek ürününüzün olumlu/olumsuz ilgi görmesi anlamına geliyor. Bu nedenle siz de ürün sayfanıza gelen yorumlara tek tek cevap vermekten çekinmeyin.

– Review sayısı: Ürününüzün tavsiye edilmesi de önemli bir kriter.

– Sayfa görüntülenme sayısı: Product Hunt bunu da bir çarpan olarak hesaplıyor olabilir ki üst sıralarda olan ürünler bu konuda daha avantajlılar.

– Trafik gelen sayfa sayısı: Bundan hiç emin değilim ama Product Hunt da Google’ın Pagerank algoritması gibi PH sayfasının daha çok kanalda paylaşılmasını önemsiyor olabilir. En azından sosyal medyadaki paylaşım sayılarını dikkate alma şansı var.

Product Hunt’tan Ne Kadar Trafik Geldi?

Merak edenler için Product Hunt’ı ikinci sırada bitirmenin ödülü olarak 6 bin civarında tekil ziyaretçi aldığımızı paylaşayım. Bu ziyaretçilerin bir kısmı alan adı satın alarak bize para kazandırdı ve ürünümüzün pazara uygun olduğunu göstermiş oldu.

Bu 24 saati oldukça heyecanlı geçirdik ve geceyi nöbetleşerek tamamladık. Çünkü biz uyurken dünyanın farklı ülkelerindeki insanlar ayaktaydı. Dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda ziyaretçi geldiğini izlemek yorucu olduğu kadar keyifliydi de. Sabahleyin ise erkenden harekete geçerek ulaşamadığımız kişilere ulaşmaya çalıştık. Belki bu çabamızın etkisi olarak Product Hunt, resmi Twitter hesabından bir kez Dofo’yu takipçileriyle paylaştı.

Neleri Daha iyi Yapabilirdik?

Bu soruyu da sormadan geçmeyelim. Elbette daha iyisi yapılabilirdi ve bence bizim kaçırdığımız şey şunlar oldu:

  • İlk günkü kadar etkisi olmayacağı kesin ama sonraki günlerde de PH kullanıcılarına daha fazla ulaşmaya çalışabilirdik. Ne yazık ki bu sıralamayı takip edebilecek özel bir sayfa yok ama Product Hunt sadece günün birincilerini değil, haftanın ve ayın birincilerini de belirliyor. Dolayısıyla eğer sizin hedefiniz haftanın veya ayın birincisi olmaksa başlangıçta daha sıkı bir çalışma yapmanızda ve ertesi günlerde de çalışmaya devam etmeniz gerekiyor.
  • Product Hunt’a çıkışımız teknoloji bloglarına çıktığımız güne denk getirebilirdik. Bu zor bir süreç olacaktı çünkü bir yandan da Chris’in takvimine uymak zorunda kaldık. Projenizi kendiniz yayınlamak isterseniz bu konuda daha esnek olabilirsiniz.
  • Chris’in takviminde yerimizi aldığımızda ona çok fazla vakit bırakmamıştık. Normalde kendisi tüm tanıtımlarını başlangıç saatine zamanlıyor ama hazırlık için kısa bir süresi olduğu için bizimkinde biraz gecikti. Hatta o gün çıkalım mı çıkmayalım mı diye düşünürken Chris mesajıma yanıt verdi ve yayınlayacağını söyledi. Bir saat kadar gecikmeyle Product Hunt’taki yerimizi aldık. Özetle Chris’in takvimine daha erken girerek o günkü ilk saati daha verimli geçirebilirdik. Eğer başka birisi girişiminizi tanıtacaksa mümkün olduğunca erken hareket edin ama son dakika değişikliklerinin olabileceğini de unutmayın.
  • Dofo.com’un ilk beta sürecinde daha fazla kişiye ulaşarak onların e-postalarını toplayabilir ve tanıtım gününe davet edebilirdik.
  • Ekibin tamamı Product Hunt’ta ve sosyal medyada çok aktif kullanıcılar değildi. Onların sosyal ağlarda biraz daha güçlü olması bize biraz daha fazla hız kazandırabilirdi.
  • Tanıtım gününü ulaşabileceğimiz haftalık e-posta bültenlerinin çıktığı günlerden birine ayarlayabilirdik. Bu sayede o bültenin ulaştığı kişilere de doğal yolla ulaşmış olurduk.

Evet, buraya kadar okuma sabrı gösterdiyseniz girişiminiz geleceği için iyimser olabilirsiniz. Umarım Product Hunt tanıtımından en iyi sonuçları alırsınız ve girişimci olmanın acısını bir nebze de olsa hafifletebilirsiniz.

Eğer daha fazla öneri okumak isterseniz bir kaç Google araması yapmanız yeter. Ayrıca Product Hunt’ın resmi ürün tanıtım rehberine, Product Hunt’ta günü birinci bitiren Getform’dan Mertcan’ın paylaşımına ve günü 2. bitiren Webgazer’dan Gökhan’ın tecrübelerine göz atmanızı tavsiye ederim.

[/ppp_patron_only]

Türkiye’nin Los Angeles’ı Ankara mı İzmir mi?

1
Hollywood / Los Angeles – Görsel kaynak: Pexels


Emre Sokullu ile hazırlayıp sunduğumuz Teknostratejik‘in 7. bölümünde başarılı bir girişimci olan Vadi Efe‘yi ağırladık ve Los Angeles ile Silikon Vadisi arasındaki farkları masaya yatırdık. Bu bölümde ben daha önce sizlerle paylaşmak istediğim bir AngelList raporunu da paylaşma şansı buldum. 

Hemen belirteyim söz konusu rapor, geçen yıla ait ama San Francisco’ya oldukça yakın olan Los Angeles üzerinden belli dinamikleri okumak adına ala çıkarım yapmayı sağlayan bir tarafı var. 

Los Angeles, elbette Hollywood ile ünlü ancak Quibi ve Oculus gibi bilindik girişimlerin çıktığı bir ekosistem. Los Angeles merkezli girişimleri görebileceğiniz iki adres: builtinla.com ve dot.la

Palo Alto (San Francisco) ile Los Angeles arası uzaklık arabayla 355 mil yani 570 km.


Şu anda Los Angeles’ta yaşayan Vadi ile bu rapora da konu olan dinamikleri, SanFrancisco-Los Angeles ilişkileri açısından Türkiye’de İstanbul ile Ankara-İzmir benzerliklerini konuştuk. Aşağıda hem videomuzun tamamına, hem raporun özetine hem de söz konusu rapora ulaşabilirsiniz. 

Umarım daha küçük şehirler Los Angeles örneğinden gerekli ipuçlarını alabilir ve biz de İstanbul’un teknoloji-internet dikeyindeki baskın rolünü diğer şehirlere dağıtarak dengeleyebiliriz. 

İyi seyirler, iyi okumalar. 😉

https://www.youtube.com/watch?v=5OaedF98tsY

AngelList Raporu’ndan Öne Çıkanlar

AngelList’in kardeş şirketi Alist, 18 Haziran 2019’da The Data Exchange adında özel bir rapor yayınladı. Artık düzenli olarak yayınlanacağı söylenen raporda, Alist ve AngelList verilerine dayalı önemli bilgiler/analizler yer alıyor. Ben de ilk rapordan öne çıkan bazı bilgileri – belki Türkiye’de ders çıkarırız diye – paylaşmak istedim.

“Alist nedir? diye sorabilirsiniz. Alist, sadece en iyi yazılım ve tasarımcı yeteneklerin işe yerleştirilmesine aracılık eden bir AngelList hizmeti. 

İlk The Data Exchange raporu, Los Angeles’in teknoloji yetenekleri hakkında. Büyük resimde Los Angeles’in genç yetenek kaybı yaşadığından bahsediyor ama bu durum bizim için çok da önemli değil. Yani Los Angeles’ı (LA) bırakan Türkiye’ye gelmiyor. Detaylara indiğimizde Türkiye için düşündürücü bilgiler olduğu kanaatindeyim. Sözü fazla uzatmadan bu detaylara göz atalım.

LA, New York ve Bay Area’yı takiben ABD’nin en çok ilgi çeken ekosistemlerinden biri ama genç yeteneklerini hızla kaybediyor. Burası önemli çünkü AngelList ekibi üniversiteden yeni mezun olan bu genç kitleyi ‘en değerli varlık’ olarak değerlendiriyor.

Peki nasıl & neden gidiyorlar?

  • Mühendislik mezunu gençlerin %72’si daha ilk işinde LA’den ayrılıyor. Aynı oran San Francisco ve yeni mezunları için %34. Acaba İstanbul ve Ankara için bu oran yüzde kaç?

  • LA’den ayrılan gençlerin esas amacı yeteneklerini geliştirmek. Her zaman olduğu gibi orada da gidenlerin kimi dönüyor kimi hiç dönmüyor. (AngelList’e göre LA’de 16 bin girişim var.)

  • LA’deki girişimler bu durumu nasıl çözüyor? Ya uzaktan/dağıtık ekiplerle çalışıyorlar ya da bu yetenekleri LA’e çekmek için daha fazla zaman ve kaynak ayırıyorlar.

  • Verilen bilgilere göre LA, AngelList’te uzaktan (remote) çalışma konusundaki en iyi şehir. İş ilanlarının yüzde 30’undan fazlası uzaktan çalışmaya (remote) açık durumda.

  • LA’deki yeni mezunların yüzde %30’u ilk işlerinde direkt San Francisco’ya gidiyor. SF Bay Area’yı Seattle, New York ve Saan Diego takip ediyor. Bu 3 şehir San Francisco’dan da benzer oranlardan yetenek çekiyor.

  • LA’deki yeni mezunların yarısı, 50’den az çalışanı olan girişimlerde işe giriyor. Yüzde 20’si de teknoloji devlerinde iş buluyor.

  • Zwift’in iş alımdan sorumlu kıdemli yöneticisi Daniel Renken,

    “Yeni mühendisleri işe alırken en iyi 10 üniversiteden birini bitirmiş ve teknoloji devlerinde 3 tane de staj yapmış olmalarını beklememeliyiz”

    diyor ve bu kitleyi yeni görevleri için yetiştirmeleri gerektiğine işaret ediyor.

Aşağıda bu raporun tamamını görüntüleyebilir, indirebilirisiniz. İstanbul dışındaki illerdeyseniz ltüfen yorumlarınızı bizimle paylaşın. İnternet alanında işe alım veya işe yerleşme hakkındaki paylaşımlarınız bizim için yol gösterici olacaktır.

Girişimciler İçin İlham Veren Hafta Özeti – 10

0

Merhaba,

Yeni bir hafta özeti ile karşınızdayım.

Artık Patreon tarafını daha sıkı kullanmaya başladım. Patreon destekçilerim özel indirimleri Özel İndirimler sayfasında görebilir. Patreon’un Android ve iOS uygulamalarını indirerek siz de içerideki tartışmalara yorumunuzu bırakabilirsiniz.

Ayrıca bu hafta Patreon destekçilerime özel bir Kitap Kulübü başlattığımı duyurdum. Her hafta seçtiğimiz 1 kitabı yazarlarıyla tartışmaya çalışacağız.

Önceki hafta özetlerini Hafta Özeti etiketinde bulabilirsiniz.

Okuma Önerileri & Yeni Şeyler & Trendler

[ppp_patron_only level=”1″]

Instagram’ın izlemesinden kurtulmak

Instagram’ın 2019’da 20 milyar dolar reklam geliri elde ettiğini ve bunun Youtube’ın gelirinden fazla olduğunu biliyor muydunuz? Bunu başarmasının en önemli sebeplerinden biri elbette bizi çok iyi şekilde tanıyıp takip etmesi yatıyor. Wired yazarı Mike Burgess, hemen her hareketimizi izleyen Instagram’ın izlemelerine karşı neler yapabileceklerimizi özetlemiş. En iyi tavsiyeyi en sonra veriyor; Instagram’ı silin, tabii yerse. 🙂

Martech Society Açıldı

Pazarlama teknolojilerine odaklananlar için MartechSociety.com adında yeni bir Türkçe blog açıldı. 30 kişilik yazar kadrosu var. Umarım istikrarlı içerik üretiminde güzel bir başarı hikâyesine imza atarlar.

Etkisel Girişimciler

Yıldız Holding’den Şerafettin Özsoy, “Yeni Normal’in girişimci modeli: Etkisel Girişimciler” başlıklı bir yazı yayınladı. Şerafettin, girişimcilik dikeyinin önde gelen akademisyenlerinden Saras Sarasvathy’nin yaptığı bir araştırmaya işaret ederek, pandemiden sonra nedensel mantık (causation) değil etkisel mantık (effectuation) üzerine çalışan girişimcilerin daha fazla önem kazanacağını savunuyor. Yazıda etkisel girişimciler şöyle tanımlanıyor;

“Etkisel girişimciler genel olarak planlamaya çok fazla vakit ayırmayı sevmeyen, deneyimlerine ve sezgilerine güvenerek hareket etmeyi seven, her türlü değişime çok hızlı adapte olup buna göre tüm stratejisini kökten değiştirebilen girişimcilerdir.”

Erdem Yurdanur’dan mobil oyun dünyası üzerine bir analiz

Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinden ve önemli yatırımcılarından biri olan Erdem Yurdanur, mobil dünyası üzerine fikirlerini kaleme aldığı uzun bir yazı yazdı. Gerçekten bu alanda olsun olmasın, herkesin okumasını tavsiye edeceğim bir yazı. Erdem Yurdanur ile 3-5 saat sohbet ederek alabileceğiniz bilgi ayağınıza gelmiş durumda. 15-30 dakikada ayırsanız yeter.

Youtube Kanalı satılır mı?

ÇayKahveİnsan kanalının kurucusu Tarık Çayır, Youtube kanalını neden lüks bir mercedes fiyatına satmadığını Medium’da yazdı. Keşke biraz daha rakamsal bilgiler ve karşılaştırmalar yapsaydı diyorum ama yine de okumanızı tavsiye ederim.

Yazma alışkanlığınızı oyunla geliştirin

Bu arada Tarık ile yazma alışkanlığını pekiştirmek için ortak hedef belirleyip oyunlaştırma yaptık. Onun yazısını da şurada okuyabilirsiniz; Street Fighter Oynayarak Ayda 10.000 Kelime Yazmayı Nasıl Başardım?

Geleceğin yeni işi içerik üretmek mi?

20li yaşlardaki Sergey adında bir Rus kardeşimiz içerik üretmenin önemine dair güzel bir yazı yazmış. Aslında yazı daha çok bildiğimiz şeyleri söylüyor, rasyonel kanıtlar falan sunmamış ama girişimci olmayı denemeden önce içerik üretici olmayı deneyin gibi mantıklı bir mesajı var. Bir de Hans Moravec’ten alıntıladığı şu cümleyi paylaşmakta fayda var;

“In time, almost all humans may work to amuse other humans, while robots run competitive primary industries, like food production and manufacturing.” – Superhumanism, 1995

Kaçıranlar için ünlü podcast yapımcısı Joe Rogan’ın 100 milyon dolara Spotify ile anlaştığını da hatırlatayım.

Başarılı Bir Pazarlama Planı Çıkarmak

Batuhan Apaydın, içerik odaklı pazarlama planıyla nasıl çalıştığını detaylı bir yazıyla paylaştı. Okumaya üşenmeyenler için içerik odaklı bir pazarlama stratejisi hakkında faydalı şeyler olduğunu söyleyebilirim. Bu vesileyle Batuhan’ın çalıştığı girişim getdor.com’a ContentGo’nun yani İçerikBulutu’nun içerik sağladığını da öğrenmiş olduk. Umarım yabancı girişimlerdeki Türk etkisi hem kişi hem de hizmet bazında hızlanarak artar.

İçerik Bulutu Eğitim/Webinar Serisi

İçerik Bulutu, eğitim serisini ücretsiz olarak izleyebileceğiniz bir platformda sunmaya başladı. B2B funnel kurulumundan, dijital reklam bütçe planlamaya, müşteri deneyiminden, dönüşüm optimizasyonuna kadar zengin bir içerik var.  

Haftalık epostalarla dijital pazarlamayı öğrenin

ZeroToMarketing.com: Haftalık 5 dakikanızı ayırarak dijital pazarlamada ilerlemenizi sağlayan bir e-posta aboneliği. Daha ilerisini düşünüyorsanız uluslararası sertifikalı DMI eğitimlerini tavsiye ederim.

Black Lives Matter etkisi & Black founders

Blacklivesmatter.com, George Floyd’un öldürülmesinin ardından siyahi ırkın yükselişinde önemli bir rol oynuyor. ABD’de ikinci bir Rosa Parks kırılımı yaşanıyor dersek sanırım yanlış olmaz. Siyahi ırktan olanların haklarını almalarının yanında özellikle teknoloji dünyasında ciddi desteklendiği bir yere geldik. Umarım yakında birkaç tane ‘black unicorn’ çıkar da konferanslardaki beyaz adam egemenliği biter. 🙂 Bu ay başında kodlama bilmeden websitesi yapma aracı Webflow, sistemik ırkçılıkla müdalece için çalışan projeleri destekleyeceğini duyurmuştu. Webflow’un kurucusu da Blacklivesmatter için 250 bin dolarlık bağış toplanmasına aracılık etmişti.

Bu alanda ücretsiz hizmet/ürün sunmak, yeteneklerinizi paylaşmak veya bağış yapmak istiyorsanız makechange.solutions adresine göz atabilirsiniz.

Kariyer Yolculuğu – 4

Galata Business Angels Yönetici Direktörü Ata UzunHasan, “Beyaz yakalı loser’n startup ekosisteminin zirvesine yolculuğu” adlı serisine devam ediyor. Bu hafta varsayımlarından ve nasıl hatalı çıkabileceğimizden bahsetmiş. Yazıdaki şu kısımın altını çizdim;

“Bir iş teklifini neden kabul ettiğinizi mümkünse bir yere not alın. Somut olarak gözünüzün önünde yazılı olması daha iyi karar vermenizi sağlar. Ayrıca sonraki iş değiştirme kararlarınız için size yol gösterir. …

Kariyerinizin ilk 5 yıllık döneminde kiminle çalışacağınızı ve yöneticinizin size neler öğretebileceğini çok iyi analiz edin.”

[/ppp_patron_only]

Girişimlerden Önemli Haberler

[ppp_patron_only level=”1″]

E-bursum’dan öğrencilere özel kitlesel fonlama

E-Bursum, öğrencilerin bireylerden destek alabileceği kitlesel fonlama özelliği Microfon’u duyurdu. E-Bursum, 4 senedir burs verenlerle yarım milyondan fazla öğrenciyi bir araya getirerek ve daha fazla öğrencinin burs olanaklarını erişmesini sağlıyor. Bugüne kadar 35 milyon liranın 10 bin öğrenciye dağıtılmasına aracılık etmiş. Kitlesel fonlamayla işin üretkenlik tarafına odaklanması da beni ayrıca memnun ediyor.

Cybertonica & Extra Loyalty strateijik işbirliği

Risk, AML, mevzuata uyumluluk ve sahtekarlık tespiti için gelişmiş veri bilimi tekniklerini kullanan Cybertonica ile Türkiye’nin öncü sadakat ve cüzdan platformu sağlayıcısı Extra Loyalty ile stratejik iş ortaklığı kurduğunu duyurdu. Genelde bu tür işbirliklerine çok rastlamıyoruz ama oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

Zuuks Games’in 1 yıllık oyunu 100 milyon kullanıcı barajını geçti

Zuuks Games’in Bus Simulator Ultimate oyunu 100 milyon kullanıcıyı geçmiş. 2019’da yayınlanan oyun şehirlerarası otobüs simülasyon oyunu oynamanızı sağlıyor. Tır simülasyon oyunlarının başarısını düşünürsek Zuusk Games’in daha büyük başarılara imza atması işten bile değil. 20’den fazla oyunu olan Zuuks Games, toplamda 300 milyondan fazla indirme sayısı ve aylık 90 milyon aktif oyuncuya ulaşıyor.

Apsiyon Akademi’nin istihdama katkısı

Apsiyon, kendi başına önemli bir işveren ama Apsiyon Akademi ile de istihdama katkı sağlıyor. 5 yıldır devam eden site yöneticiliği eğitimleriyle 350 kişiyi istihdama kazandırmış. Bu alanda sertifika programı düzenleyen girişim ikincisi eğitim programını çevrimiçi ortamda, 20 Haziran’da başlatacak ve eğitim 30 saat sürecek.

Bundle 3.0 & Daily Bundle

Aylık 1 milyonun üzerindeki aktif kullanıcıya sahip mobil haber uygulaması Bundle, yeni sürümü Bundle 3.0’ı yayına aldı. Bu yenilikle birlikte “Daily Bundle” adlı özellik gündemin öne çıkan haberlerini ve günün popüler başlıklarını derleyerek kullanıcılarına sunacak.

Önceden sadece Premium abonelere sunulan günün hava durumu tahminleri ile piyasa açılış ve kapanış değerleri de artık tüm Bundle kullanıcıları ücretsiz olarak sunulacak.

[/ppp_patron_only]

Diğer Haberler

Uluslararası Göç Filmleri Festivali, açılış törenini artırılmış gerçeklik ortamında gerçekleştirdi ve film gösterimleri çevrimiçi platformlarında ücretsiz olarak izleyenebiliyor. Bu festival Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenleniyor.

Hızlandırma Merkezlerinden Haberler

[ppp_patron_only level=”1″]

Koç Üniversitesi Girişimcilik Araştırma Merkezi KWORKS, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) desteğiyle KWORKS COVID-19 Ekspres adlı yeni bir hızlandırma platformu kurdu. Programın amacı kurumlarla girişimler arasında işbirliklerini artırmak.

Kale Grubu‘nun, Kurucusu merhum İbrahim Bodur adına düzenlenen İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülü başvuruları 21 Haziran’da sona eriyor. Üç kategoride girişimlere ellişer bin TL ödül verilecek.

Türkiye İş Bankası ve Fark Holding desteğiyle kurulan Arya Yatırıma Hazırlık Hızlandırma Programı bu dönem destekleyeceği 15 girişimi açıkladı.

Açık kaynak kodlu yazılımları desteklemek, yazılımcı sayısını ve niteliklerini artırmak amacıyla kurulan Türkiye Açık Kaynak Platformu’nun düzenlediği Online Türkçe Doğal Dil İşleme Yarışması için son katılım tarihi 21 Haziran. Başvurular www.acikhack.com adresi üzerinden alınıyor.

[/ppp_patron_only]

Yatırım & Satın Alma Haberleri

Yurt İçi

Akıllı izleme teknolojileri geliştiren Invidyo, 2,6 milyon TL yatırım aldı

Yapay zeka temelli görüntü işleme teknolojileri (akıllı kameralar) geliştiren Invidyo, ScaleX liderliğinde 2,6 milyon TL yatırım aldı. Yatırım turuna Growth Circuit de katıldı.

Özgür Deniz Önür, Yağız Yaşaroğlu ve Ekin Dino tarafından Ankara ODTÜ Teknokent’te kurulan Invidyo, gelirlerinin büyük bir çoğunluğunu Kuzey Amerika’daki satışlarından elde ediyor. Özellikle evde bakım hizmeti alan hasta, yaşlı veya çocuklara verilen bakım hizmetinin kalitesini otomatik olarak ölçen Invidyo, Innogate girişim hızlandırma programın da seçilmişti.

Üç boyutlu vücut analizi girişimi DigiME, 3,8 milyon TL yatırım aldı

DigiME, 15 milyon TL değerleme ile 3.8 milyon TL’lik 2. yatırımını aldı. 2018’de Tarvenn’den 2,2 milyon TL değerlemeyle yatırım alan DigiME, makine öğrenimi algoritmalarıyla yüksek hassasiyetli 3D vücut analizi yapıyor.

Tarvenn’in 1,6 Milyon TL ile liderlik ettiği 2. yatırım turuna; milli basketbolcu Sinan Güler’in yanısıra İlter Terzioğlu, Yüksel Açık, Naser Alim, Tolunay Yıldız ve Belkıs Kuşçulu Özer, Keiretsu Forum melek yatırımcılarından Figen Korun, Davut Kohen ve Mustafa Bağcı, spor odaklı girişim fonu two.zero Ventures ve TÜGİAD bünyesinde faaliyet gösteren GirişimTürk fonu da katılmış.

Robomotion, 500 bin TL yatırım aldı

Dijital ortamda elle yapılacak işleri otomatize eden Robomotion, ilk yatırım turunda Koray Bahar, Ahmet Bilgen ve Arman Eker‘den 5 milyon TL değerleme üzerinden 500 bin TL yatırım aldı.

Mart 2018’de Faik Uygur ve Osman Mollahamut tarafından İstanbul’da kurulan Robomotin, sürekli tekrarlanan ve hataya açık işlemleri hatasız ve hızlı şekilde yapmaya odaklanıyor.

Payguru, TPAY Mobile tarafından satın alınıyor

Egirişim’in haberine göre çeşitli ödeme hizmetleri sunan Payguru, Ortadoğu ve Afrika’nın (MEA) lider mobil ödeme sağlayıcılarından Helios Investment Partners portföy şirketi olan TPAY Mobile tarafından satın alınmak üzere. Satış işlemleri, Merkez Bankası’nın (TCMB) ve Rekabet Kurumu’nun onayının ardından resmi olarak tamamlanacak.

BrandFace, Bahreyn merkezli Corteq’ten 500 bin dolar yatırım aldı

Markaların tüketicilerle birlikte reklam amaçlı videolar üretmesini sağlayan BrandFace, Corteq‘ten 500 bin dolar yatırım aldı. Girişim bu yatırımla MENA bölgesinde büyüymeyi hedefliyor. BrandFace, Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nin Winglobal mezun girişimlerinden biri ve Haziran sonunda 100 bin kullanıcıya ulaşmayı hedefliyor.

IFC, Revo Capital’in ikinci fonunun da destekçisi olduğunu duyurdu

Dünya Bankası’nın alt kurumlarından biri olan International Finance Corporation (IFC), Revo Capital’in ikinci fonunu da desteklediğini duyurdu. IFC’nin ilk fonunun da destekçileri arasındaydı.

Yurt Dışı

Elektrikli hava taksisi Lilium, 35 milyon dolar yatırım aldı

Mart ayında 240 milyon dolarlık C serisi yatırıma imza atan Almanya merkezli Lilium, bu yatırıma 35 milyon dolar daha eklendiğini duyurdu. Böylece Tencent, Atomico, Freigeist ve LGT’nin yanına eklenen son yatırımcı İskoçya merkezli yatırım firması Baillie Gifford oldu. BG’nin yatırımları arasında Tesla, SpaceX, Amazon ve Airbnb gibi önemli girişimler bulunuyor.

API platformu Postman 150 milyon dolar yatırım aldı

Kurumsal seviyedeki şirketler için API platformu olarak hizmet veren Postman’ın 2 milyar dolar değerlemeli yatırımına Insight Partners öncülük etti. Bu tura CRV and Nexus Venture Partners da katıldı. Alınan toplam yatırım 207 milyon dolara çıktı. 250 civarında çalışanı olan girişimin kurucu ortağı ve CEO’su Abhinav Asthana, ekipteki çeşitliliğe dikkat çekiyor. Girişimin bir ayağı ABD’de ama Bangalore ağırlıklı bir güce sahip. Bize örnek olabilecek bir hikâye.

API üzerine bir başka girişim olan Pinwheel, 7 milyon dolar yatırım aldı. Pinwheel, maaş bordrosunu farklı uygulamalarla konuşturmayı sağlayan bir API geliştiriyor. Şu anda test aşamasında.

Market ürünleri getiren girişim Instacart, 13,7 milyar dolar değerlemeyle 225 milyon dolar yatırım aldı.

San Diego (ABD) merkezli Cue Health, Covid-19 testlerini kolay uygulanabilir hale getirmek için 100 milyon dolar yatırım aldı.

Bu haftanın özetinin sonuna geldiniz. 

Haftaya görüşmek üzere!

Etkinlik Alanı: Dijital Dünyanın Etkinlikleri Tek Adreste

2

Etkinlikalani.com özellikle Covid-19 nedeniyele artan çevrimiçi etkinlik, seminer, eğitim gibi yayınların kolaylıkla takip edilebileceği ve etkinlik rehberi. Etkinlik düzenleyenler ise etkinliklerini ekleyerek daha fazla kişiye ulaşabiliyor.

Platforma ve Kategoriye Göre Filtreleyin

Henüz çok yeni bir girişim olan Etkinlik Alanı Zoom, Instagram, Youtube gibi video platformlardaki canlı etkinlikleri tek bir adreste listeliyor. Bu girişimin de ihtiyaçtan doğduğunu söyleyen Salih Bosca, şu anda 8 farklı kategoride yayınları listelediklerini paylaşıyor.

Tüm etkinlikleri takvim/ajanda üzerinde görebilmenizi de sağlayan Etkinlik Alanı’na etkinlik eklemek için üye olup etkinlik bilgilerinizi paylaşmanız gerekiyor. Şu anda etkinlik eklemek tamamen ücretsiz. 

Gelir Modeli

Bosca’nın verdiği bilgilere göre 4 Haziran’da açılan Etkinlik Alanı, şimdiye kadar yurtiçi ve yurtdışında düzenlenen 20’den fazla etkinliği listesine eklemiş. Bu sayının hızla artması bekleniyor. Büyümeye paralel olarak da eklenen etkinlik sayısına veya etkinliğin ücretli olup olmamasına göre bir ücretlendirme eklenmesi planlanıyor.

Açıkçası Etkinlik Alanı’nın son dönemdeki en faydalı işlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Hatta ben de bunun bir ihtiyaç olduğunu düşünerek basit bir listeleme ile hayata geçirmek istemiştim ama istediğim otomasyonu kuramadığım için kaldı.

Ben de Zoom üzerinde düzenlediğim Kitap Kulubü ve GirişimlerNet Webinar etkinliklerini eklemeyi düşünüyorum. Siz de etkinlikleri keşfetmek ve etkinlik eklemek için http://etkinlikalani.com‘u ziyaret edebilirsiniz.

 

Ali Haydar Ünsal: E-İhracat’ta 5 Yıllık Gelişim 3 Ayda Gerçekleşti [Video]

1

GirişimlerNet Webinar serisiyle video tarafında da faydalı içerikler üretmeye başlamıştım. Artık daha serbest videolar da üretmeyi amaçlıyorum ve geçtiğimiz gün buna örnek ilk videoyu yayınladım. Sevgili Ali Haydar Ünsal ile 40 dakikalık bir sohbette Türkiye’nin e-ihracat potansiyelini konuştuk.

https://www.youtube.com/watch?v=2tmw6x39Xb0

Yanıt Aradığımız Sorular?

  • Türkiye e-ihracat küresinin neresinde?
  • Covid-19 nedeniyle yükselen e-ticaret dalgası suni mi?
  • KOBİ’ler mi yoksa büyük e-ticaret şirketleri mi daha güçlü?
  • E-ihracat hayal mi heves mi?
  • B2B satış yapan KOBİ’ler dijitalleşmenin neresinde?
  • Pandemi e-ihracatte nasıl bir hızlanma sağladı?
  • Girişimciler e-ihracat alanında neler yapabilir?
  • Hangi ürün kategorileri e-ihracat potansiyeline sahip?
  • Yerli e-ticaret platformları e-ihracata hazır mı?

Ali Haydar Ünsal kimdir?

1998 yılından bu yana finans ve teknoloji dünyasının içinde olan Ali Haydar Ünsal, Hitay Holding’de Embrio Kuluçka Merkezi ile girişimcilik dünyasına adım attı. Turkcell GlobalBilgi, Casper gibi Türkiye’nin önemli kurumsal şirketlerinde çalışan Ünsal, şu anda Sail Laker’s adlı şirkette CDO (Chief Digital Officer) olarak görev yapıyor.

Ali Haydar Ünsal’ı aşağıdaki bağlantılar üzerinden takip edebilir, sorularınızı sorabilirsiniz.

Twitter, LinkedIn, Blog, Medium

Remote Team: Uzaktan Çalışan Ekipler İçin İK Yönetim Platformu [Fırsat]

0

Nedir?

Remote Team, tamamen uzaktan (remote) çalışan ekipler için geliştirilmiş bir personel yönetimi platformu. Maaş ödemelerinden tazminata, çalışma durumundan çalışanların doğum günlerine kadar birçok şeyi Remote Team üzerinden takip edebiliyorsunuz.

Remote Team, DeskTime ve Toggl ile entegrasyon imkânı sunuyor ve bu sayede çalışanların çalışma sürelerini aynı platform üzerinde takip edebiliyorsunuz. Ayrıca Slack entegrasyonuyla da iletişim konusundaki boşlukları dolduruyor.

Üç kişiye kadar ücretsiz olarak kullanılabilen Remote Team, aylık planda kişi başına 15 dolardan yıllık planda ise kişi başına 12 dolardan hizmet veriyor. Güncel ücretlendirme bilgisi için tıklayın.

GÜNCELLEME: Şu anda Appsumo’daki kampanya ile 49 dolara ömür boyu üyelik almak mümkün. Eğer biraz olsun Remote Team’i kullanmayı düşünüyorsanız bu fırsatı kaçırmayın derim.

Maaş ödemeleri için TransferWise ile anlaşan girişim ülkelere göre vergi kesintileri konusunda da basitleştirilmiş ve otomatik bir çözüm sunuyor.

Uzaktan çalışma trendinin giderek belirginleştiği günümüzde Remote Team‘in maaş ödemelerini de çözerek pazara giriş yapmasını son derece kıymetli buluyorum. Diğer uygulamalarla entregrasyonların artması durumunda Remote Team’in kolaylıkla popüler olacağını söyleyebilirim.

Bu alandaki klasik girişimlerin de yavaş yavaş direksiyonu ‘remote’ şirketlere çevirmesi sürpriz olmayacaktır.

Remote Team’ın kurucusu Şahin Boydaş, daha önce kurduğu MovieLaLa ile Salesforce’un kurucusu Marc Benioff’tan melek yatırım almıştı ve GfyCat, Ocak 2018’de MovieLala’yı satın aldı.

Remote Team, Product Hunt’ta da tanıtıldı ve geri bildiriminizi bekliyor.

GÜNCELLEME: Şu anda Appsumo’daki kampanya ile 49 dolara ömür boyu üyelik almak mümkün. Eğer biraz olsun Remote Team’i kullanmayı düşünüyorsanız bu fırsatı kaçırmayın derim.

Girişimciler İçin İngilizce Öğrenmenin Püf Noktaları + Eğitim Fırsatı

0

Girişimciler İçin İngilizce Öğrenmenin Püf Noktaları

İngilizce bilmenin önemine gerek bireysel açıdan gerekse girişimcilik açısından fırsat buldukça değinmeye çalışıyorum. Hem bilgi edinmek hem de yabancı müşterilerle iletişim kurabilmek için İngilizceye eskisinden çok daha fazla ihtiyacımız var.

Bu nedenle Çağrı Menteş ile Girişimciler İçin İngilizce webinarının özetini geç de olsa paylaşmak istedim.

(Maalesef webinar kaydı elimde olmadığı için (sildim veya kaydedemedim) Youtube’a yükleyemiyorum ama tuttuğum notları sizinle paylaşacağım ve yazının sonunda İngilizce’nizi geliştirmenizi sağlayacak çok iyi bir çevrimiçi eğitimden bahsedeceğim.)

İngilizce Öğrenmenin Püf Noktaları

Kısaca hatırlatmak gerekirse Çağrı Menteş, lisede yabancı diller bölümünü bitirdikten sonra 19 yaşındayken İngilizce öğretmenliğine başlayan bir eğitmen. Üniversite eğitiminden sonra başladığı resmi öğretmenlik kariyerini bırakıp girişimciliğe soyundu ve şu anda Dijital Dil Okulu ile internetten ve özel dersler vererek kariyerine devam ediyor

Ayrıca Youtube kanalında ve ingilizce.org‘da ücretsiz İngilizce eğitim içerikleri paylaşıyor.

Öncelikle nam-ı diğer Çağrı Hoca’nın GirişimlerNet Webinar serisinde paylaştığı notları paylaşalım:

  • İngilizce öğrenmek için dilbilgisi (gramer) temelini kurmanız gerekiyor. Ancak bu sizi o kadar korkutmasın, zira belki de asıl mesele bundan sonra başlıyor.
  • Dilbilgisi öğrendikten sonra kelime (vocabulary) bilginize göre dil gelişiminiz ilerliyor. Bu nedenle kelime öğrenmesine gerçekten gereken önemi vermek gerekiyor.
  • Dil öğrenimi her yaşta mümkün. 12 yaşına kadar edinim ve telaffuz avantajı olsa da, ilerleyen yaşlarsa mantıksal öğrenim hız ve kolaylık sağlıyor.
  • Dil öğreniminin 4 ayağı var; okuma, yazma, dinleme, konuşma. Her 4 ayak için de farklı taktiklerle gelişmeye çalışmak lazım. Örneklendirmek gerekirse;
    • – Okuma: Seviyenize göre kitap, dergi ve kısa hikâyeler.
    • – Yazma: Öğrendiğiniz bilgilerle makale yazma pratiği yapabilirsiniz, kısa e-posta yazışmaları, yabancı forumlar, Twitter gibi platformlar da yazma pratiğinizi geliştirerek iletişim kurabileceğiniz platformlar.
    • – Dinleme: İngilizce radyo, TV ve müzik videolarını dinleyebilirsiniz ama bu konuda en işe yarar olan belki de İngilizce podcastler. Çok geniş bir podcast uzayı var ve ilgilendiğiniz konularda İngilizce podcast bulmak zor olmayacaktır.
    • – Konuşma: Ayna karşısında konuşmak, arkadaşlarla konuşmak, internetten konuşma uygulamalarını ve servislerini kullanmak, turistlerle diyalog, yurtdışına çıkmak.
  • Çalışma sıralaması nasıl olmalı sorusuna ise Çağrı Menteş şöyle yanıt verdi; Kelime, dilbilgisi, okuma, dinleme, yazma, konuşma. Kelimeden itibaren hepsinin entegre götürülmesi en doğrusu ama verilmesi gereken ağırlık bu şekilde.
  • İngilizce öğrenmek de kas geliştirmek gibi, edindiğiniz her becerinin gerilememesi için sürekli antrenman yapmanızda fayda var.
  • Peki girişimciler için İngilizce neden önemli? Çağrı Menteş’in bu soruya yanıtı şöyle; İngilizcenin girişimcinin hayatına asıl katkısı iletişim değildir. Bir işveren yazışmada Google Translate kullanabilir veya görüşmede tercüman yardımı alabilir. Asıl katkı İngilizce bilmenin katacağı vizyon, dünya görüşü.
  • Kendinizi kelime öğrenme konusunda zayıf kabul ediyorsanız rahat olun. Çağrı Hoca bir kelimeyi hafızaya almak için 21 kereye kadar bakmanın normal olduğunu söylüyor. Ortalamanın 7 olduğunu da ekliyor.
  • Sektörel, teknik İngilizceyi geliştirmek için yapılacaklar; dilbilgisi için ekstra bir çalışmaya gerek yok. Çünkü dilbilgisi her alanda aynı. Tek fark kelime hazinesi. Bunu geliştirmek için de online veya basılı sektörel yayınlar takip edilip, bol bol okuma yapmalı. Böylece kelime haznesi geliştirilebilir.
  • Kelime öğrenme konusunda günümüzün önemli bir avantajı da Oxford Üniversitesi’nin hazırladığı 3000 kelimelik özel liste. Bu liste uzun yıllar süren araştırmalar neticesinde İngilizce’de en çok kullanılan kelimelerin belirlenmesiyle oluşturulmuş.
  • 3000 Kelime listesinin bir de Çağrı & Mihriban Menteş tarafından hazırlanan özel ve oldukça işlevsel bir formu var. (ücretli)

Bu güzel bilgilerin yanısıra webinara katılan iki kişiye Dijital Dil Okulu’ndan Business English eğitimini hediye ettik. Aslında 1 kişiydi ama Çağrı Hoca bonkör davrandı. 🙂

Uzaktan İngilizce Eğitim Fırsatı 

Geçtiğimiz günlerde Çağrı Menteş’in paylaştığı yabancı dil eğitim programı oldukça uygun maliyetiyle ve sunduğu içerikle herkesin faydalanabileceği bir fırsat.

Eğitimi hazırlayan kurum Karabük Üniversitesi. 2007’de kurulan genç bir üniversite olmasına rağmen Times Higher Education (THE) tarafından açıklanan dünya etki sıralamasında, eğitim kalitesi açısından 2020 yılında Türkiye’de 5. sırada yer almış bir üniversitemiz.

Ayrıca Türkiye’nin en çok tercih edilen 7. üniversitesi ve Girişimcilik, Risk Yönetimi, Tıp Mühendisliği, Raylı Sistemler gibi lisans programlarını açan ilk üniversitemiz.

Türkiye’de EQUALS tarafından akredite edilmiş tek devlet üniversitesi. Kurslar Koordinatörlüğü’nün normalde yüz yüze verdiği yabancı dil eğitimleri birkaç dönemdir çevrimiçi eğitimle tüm Türkiye’ye açmış ve ortaya devlet üniversitesi güvencesiyle İngilizceden Çinceye 9 dilde verilecek uzaktan eğitim serisi çıkmış.

İngilizce A1’i ve IELTS eğitimlerinin eğitmeni Çağrı Menteş olacak eğitimler şöyle ücretlendiriliyor;

  • 12 Haziran – 12 Temmuz | Farklı Dillerde A1-A2-B1-B2 Yabancı Dil Kursları – 60 Saat (250 TL)
  • 12 Haziran – 19 Eylül | YDS/YÖKDİL    200 Saat (1250 TL)
  • 12 Haziran – 16 Ağustos | IELTS 100 Saat (750 TL)

Eğitimler Zoom platformunda gerçekleşecek ve kaçırılan dersler sonradan izlenebilecek. Dersi yürüten akademisyen/eğitmen ile Whatsapp grubu ile iletişim ve danışmanlık mümkün olacak. Ayrıca eğitim sonunda uluslararası geçerliliği olan sertifika veriliyor ama sanırım öğrenciler sınava tabii tutulmuyor.

Detaylı bilgi için http://sfl.karabuk.edu.tr/kurslar veya şuradaki form sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Eğitim için son kayıt tarihi: 10 Haziran 2020. Yani bugün son gün. 🙂

Bu yazı sayesinde İngilizce öğrenmenize veya dilinizi ilerletmenize vesile olabilirim. Şahsen ben İngilizceyi pekiştirmek için bu eğitime katılmayı düşündüm ama C1-C2 seviyesi olmadığı için Çağrı Hoca gerek olmadığını söyledi. Belki şansımı ikinci bir yabancı dil öğrenmek için kullanabilirim. 🙂

Lütfen eğitimlere katılırsanız yorumlarınızı paylaşmayı ihmal etmeyin.

https://www.youtube.com/watch?v=C0UzFGWnbjI

Görsel Kaynak: Pixabay, Pexels